Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
109 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Mukaddes Yükün Hamalı "Mukaddes Yükün Hamalı" Yazar Musa Yaşaroğlu'nun, Nisan 2021 tarihinde, ilk baskısı MGV Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu öykü kitabı. On dokuz öykünün yer aldığı kitap yüz sekiz sayfa hacmindedir. Kitapta on birinci öykü olarak yer almış olan "Mukaddes Yükün Hamalı" kitaba da isim
Mukaddes Yükün Hamalı
Mukaddes Yükün HamalıMusa Yaşaroğlu · MGV Yayınları · 20218 okunma
106 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Pişmanlıklarla dolu bir kitap.. Neler yaşadık bu hayatta, neler gördük, neler duyduk?.. Neler yaptık, neler yapmadık, yapamadık?.. Nelere sevindik, nelere güldük, nelere üzüldük, nelere ağladık?.. Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarım, yapmak isteyip de yapamadıklarım için bağışla beni hayat.. "Demir Köprü" başlı başına bir "iç hesaplaşma".. Okurken kitabı yaşadım resmen. Kalemini çok güzel konuşturmuş Kamuran Şipal. Ben çok etkilendim. Tavsiye ederim.
Demir Köprü
Demir KöprüKamuran Şipal · Yapı Kredi Yayınları · 201138 okunma
Reklam
Daha fazla bekletmek istemiyorum annemi. Dudaklarındaki gülümseme solmadan karşısına geçip benden istediği şeyi yapamadığım için bağışlanma dileyeceğim. Gökten inecek salıncağa bensiz tek başına binip bu yolculuğa çıkacağı için annemin ne kadar üzüleceğini biliyorum. Yakında, anne, diyorum kendi kendime. Yakında, anne, yakında! Bana inanacak mı bilmiyorum.
Sayfa 106Kitabı okudu
Ertelemelerin, omuz silkmelerin, burun kıvırmaların, dudak bükmelerin, birkaç satırlık mektuplara üşenmelerin, vadesi çoktan dolmuş yolculukların zahmetini bir türlü üstlenmek istemeyişlerin savunulacak yanı var mıdır! Bereketli topraklar dururken çorak yerlerde kök salmaya yeltenmelerin, pencerelerin gerisinden dışarıları seyretmelerin, uzanan elleri geri çevirmelerin, sonra da oturup ağlamaların ve bu oyunu yıllar yılı sürdürmenin saçmalığı ortada değil midir!
Sayfa 105Kitabı okudu
Yine de aradığını bulamamak..
Gözyaşı. Ne kadar çok! Acılar görmezden gelinmiş, oğluna evin erkeği gözüyle bakan bir annenin özverilerine senin olsun denilip, zamanla bir yük gibi omuzlarda duyumsanan sevecenliklere katıksız bir vefasızlık örneğiyle sırt çevrilerek yollara düşülmüştür. Onca zaman üzerine titrenen bir fidan büyüyüp ağaç olmuş, sonunda meyvelerini vermeye başlamıştır: zehir zemberek meyveler. Anne sevgisinin dipsiz derinliklerine kök salan bir ağaç yerinden sökülüp alınmış, harcanan onca çabalara karşın başka sevgilerde, yabancı topraklarda kök salmak bir türlü sağlanamamıştır.
Sayfa 102Kitabı okudu
Oyunla geçirilmiş, hep bir başkası olarak yaşanmış bunca yıl!.. Yaşamakla yaşamamak arasında yaşanmış...
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Henüz tüm belirginliğiyle kendini açığa vurmamış rezil koşulların ön utancının yaşandığı herkesçe bilinmekteydi. Nereden kaynaklandığı belirsiz bir korku insanları çemberi içine almış, çember giderek daralıyordu. Süte su katılmaya başlanmış, yalan söylemelerin sanıldığı kadar güç olmadığı anlaşılmıştı.
Anı hiç eskimedi, hep yenilendi kafamda, ikide bir anımsandı, her anımsanışında yeni bir kılığa büründü, yeni öğeler, yeni katkılarla zenginleşti, unutulmalara karşı direndi, koruma altına aldı kendini.
Bana da ikide bir kaç diyordu bir ses, kaçıyordum; kaça kaça bitkin düşmüştüm. Çember daraldıkça daralmıştı. Ama hâlâ kaç diyordu ses. Durma kaç! Ama kaçılacak neresi kalmıştı? "Bir devenin karnı yarılıp içine girsem, yine de arayıp bulurlar beni" denmemiş miydi! Eninde sonunda yakalanıp bıçak altına yatırılacak kurbanlık bir koyun gibi görüyordum kendimi. Bıçak İsmail'i kesmemişti ama beni kesmeyeceğine ilişkin bir şey söylenemezdi.
Yaşanmış tüm tatsız yaşantıların sorumluluğunu üzerine yıkabileceğim bir suçlu aramış, suçlunun kendimden başkası olmadığını hayli geç anlamıştım. Şimdi gerilere baktıkça, bütün yaşamım gözüme bir oyundan farksız görünüyordu. Oyun oynamaktan gerçek hayatı yaşamaya fırsat bulamamıştım. Sevgilerin nazenin çiçekler gibi titiz bir bakım ve ilgi gerektirdiğini görmezden gelmiş, gözlerim açılınca da iş işten geçmişti. Bir başkasıyla, başkalarıyla yaşamaların yükünü gözümde fazla büyütmüş, üzerimden yük kalkınca da ayaklarım yerden kesilip boşlukta kalakalmıştım.
Reklam
Mutlu olmaktan çok mutsuz anlarla, düşler, düş kırıklıkları, kısa süreli sevinçler, uzun süreli üzüntülerle, ama en çok korkularla geçen bunca yıl. Hep annemden uzaklaşmaya, annemle aramdaki gizemsel köprüyü yıkmaya çalışmış, ama ben bunun için çaba harcadıkça anneme daha çok yaklaşmıştım.
Mümkün mü?
"Dönecek mi?" diye soruyorum. "Bilmem," diye yanıtlıyor annem. "Bakarsın biz onun yanına gideriz." - "Ne zaman?" - "İleride, bir gün. Bir gece gökyüzünden bir salıncak sarkıtır bize. Biner, gideriz."
Büyük kent, büyülü kent. Büyü onca yıl bozulmadan kaldı. Bir büyü, sevgisizlikten örülmüş, ateşten bir gömlek gibi yıllar yılı taşındı sırtta. Bir büyülü fanusta yaşandı yıllar yılı..
Sanki onca yıl bu yabancı kentin tüm yükünü tek başıma sırtlanmışım gibi bir hafiflik salıyor içime. Gerilerde kalan yaşamıma bir göz atmaktan kendimi alamıyorum. Bir dizi yanılgının tutsaklığında yaşanmış yıllar. Yaşamakla yaşamamak arasında.. Nasılsa içine düşülmüş cangıl ortasında sağa sola savrulmalar, bocalayışlar, kuşkular, bir türlü bir yol ele geçirip dışarı çıkamayış.. Ve hep sorulan soru: Ben buralara nereden geldim?
71 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.