Kanlı marifetler konusunda coşku dönemlerinin üzerine yoktur: Azize Tereza ancak yakılan insanlarla çağdaş olabilirdi, Luther de köylü katliamlarıyla...
-Şekilleri, biçimleri nasıldı bu küçük hücrelerin? O kadar güzel, o kadar değişik ki... Silindir, yumurta, prizma, ay, yıldız, biblo, vazo, avize, kısaca, geometrik imkân içinde var olan bütün şekiller kadar değişik ve çeşitli. Şaşılacak şey, o kadar küçük bir damla canlı maddede o kadar büyük bir yaratıcı fantezi... Dahası var. Yalnız Öyle büyük bir şekil zenginlik ve güzelliği yaratmaktan ibaret de değil onların marifetleri. Hücre zarlarını, kapı ve pencerelerini en güç beğenir sanatçıların zevklerini okşayacak kadar güzel nakışlarla, gotikten kübiğe kadar her türlü sanat üslubunda rastlanan motiflerle süsleyecek kadar da hünerlidir onlar. Görsen onları, bir yandan o gözsüz, elsiz, araçsız bir damla canlı maddenin yaratıcı fantazyasına şaşmaktan, bir yandan da bu görünmeyen mikroskopluk âlemde o kadar güzelliğin niçin israf edildiğine yanmaktan kendini alamazsın.
Reklam
Hz Mevlana ...
Hazret-i Mevlânâ Eğitim Vadisinde Henüz Otuz Küsür Yaşlarında İken Zâhiri Bilginin Zirvesine Yaklaşır. Alacağı Mesafe Neredeyse Kalmamış Gibidir. Tam O Sıralarda Karşısına Sır Dolu Esrarengiz bir Derviş Çıkar : Şems-i Tebrizî. Elini öpüp kaybolur. Daha sonra tekrar gelir ve öyle bir sual sorar ki, kitapların satırları cevaptan habersizdir.
Tarih ve Kelam
''(...)Olaylar sistemi artık hiçbir şey kanıtlamaz olur: Büyük marifetler peri masallarına ve elkitaplarına girmiştir. Geçmişteki muzaffer girişimler de , artık sadece onları taçlandıran güzel laflar yüzünden ilgi çeker. Ağzı laf yapmayan fatihin vay haline! İsa bile, iki bin yıldır dolaylı bir biçimde diktatörlük yapmasına rağmen , müminlerinin ve aleyhtarlarının hafızasında, onca ustalıkla sahnelediği yaşamına serpiştirilmiş paradoks kırıntılarıyla iz bırakmıştır. Çektği acıya uyan bir lafı gediğine koymamışsa, bir şehit hakkında nasıl bilgi toplanabilir? Uzak ya da yakın geçmişteki kurbanların hatırasını, ancak bulandıkları kanı kelamlarıyla ölümsüzleştirdilerse muhafaza ederiz. Bizzat cellatlar bile, ölümlerinden sonra oyunculukları ölçüsünde anılırlar. Neron, kanlı soytarı çıkışları olmasa, çoktan unutulurdu(...)''
Sayfa 88 - MetisKitabı okudu
Dinden uzaklaştığında bile insan dine tâbi kalır; bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır, sonra da benimser bunları ateşlilikle: İçindeki kurgu ihtiyacı, mitoloji ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir. Bütün cinayetlerinin sorumluluğu tapma gücündedir: Bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar, buna razı olmazlarsa onları yok etmeye de hazırdır. Hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvanî temelini açığa vurmasın. Hele insan ilgisizlik melekesi'ni bir yitirsin: Potansiyel bir katil haline gelir. Hele fikrini tanrıya dönüştürsün: Bunun sonuçları sayılamayacak kadar çoktur. Ancak bir tanrı ya da tanrı taklitleri adına insan öldürülür: Akıl Tanrıçası'nın, ulus, sınıf ya da ırk fikrinin yol açtığı aşırılıklar Engizisyon'un ya da Reform'un-kilerle akrabadır. Kanlı marifetler konusunda coşku dönemlerinin üzerine yoktur: Azize Tereza ancak yakılan insanlarla çağdaş olabilirdi, Luther de köylü katliamlarıyla... Mistik krizlerde, kurban iniltileriyle vecd iniltileri birbirine paraleldir... Darağaçları, zındanlar, hücreler, ancak bir imanın gölgesinde çoğalır – ruhu hepten sarmış olan o inanma ihtiyacının gölgesinde. Bir doğruyu, kendi doğrusunu elinde bulunduran kişinin yanında şeytan bile epey soluk kalır.
Akıl Tanrıçası'nın, ulus, sınıf ya da ırk fikrinin yol açtıgı aşırılıklar Engizisyon'un ya da Reformkilerle akrabadır. Kanlı marifetler konusunda coşku dönemlerinin üzerine yoktur: Azize Tereza ancak yakılan insanlarla çağdaş olabilirdi, Luther de köylü katliamlarıyla.
Reklam
63 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.