Geceleri bir ıslık
Penceremin altında birileri
Beni çağırıyorlar
(yoksa yanılıyor muyum)
Koşup bakıyorum kimseler yok
Sarayburnu’nda sis düdükleri
Mektuplarım kayboluyor posta kutusundan
Birileri çalıyor ama kim
Olm siz adam akıllı insanlar olsaydınız hiç kadınları bu sohbete dahil etmez konuyu uzatmadan Burhan ve babamla konuşurdunuz ama siz naptınız yine her zamanki gibi kendinizi büyük gördünüz. Neyse Allah büyüktür elbet bir gün hakkımız sorulacaktır. Tamam belki bu hırsızlık olayı tam gün yüzüne çıkmamış olabilir ama biz sizin ne olduğunuzu çok çok
Kendine özgün fantastik ve gotik havasıyla beni kendine aşık eden bir kitap oldu. İlk bir konusuna değineyim sonra görüşümü yazacağım.
Konusu; Blunder Kralığı saran ve ilerleyen sis ve sise yakalanan ateşle beraber gelen sihirli güçleri olan insanlar ve onları ortadan kaldırmak isteyen Kral, hekimler ve şövalyeler. Sisi ortadan kaldıracak ve sihirli güçleri yok edecek tek şey ise uzun zaman önce Çoban Kralla başlayan on iki kart destesinin bir araya getirilmesi.
Eh konusu bu olunca tabi bir tane sise yakalanmış ama gizlenmeyi başaran sihirli güçlere sahip olan kızımız Elspeth var ve onunla uzun zamandır zihninin içinde bir bakıma onu koruyan Kabus var. İkisinin ilişkisini çok sevdim tabi kitap öyle bir yerde bitti ki bir sürü soru işareti bıraktı kafama ama yine de ikisini de çok sevdim. Hatta bir ara keşke ana erkek kabus olsa falan dediğim zamanlarda oldu.
Erkek karakter demişken Kralın Şövalyelerin Komutanı Ravyn Yew, kralın adamı falan diyorum ama bakmayın değil bildiğiniz haydut ve on iki kartın peşinde tabi bunu bir amaç uğruna yapıyor ve kartları görme yetisi olduğu için de bir davette Elspeth'i keşfediyor ve başlıyor flörtleşme oyunu. Yani oyun falan dedim ama tahmin edin sonra ne oluyor:)
Kısaca bu şekilde bir olay örgüsü olan ezber bozan bir kurgu. Kabus ve Elspeth harika bir ikiliydi yani gerçek bir güçlü kadın karakter diyebilirim çünkü bunu ne erkek karakter gölgelemiş ne de aşk. Uzun zamandır sığ konu fazla smut okumaktan beynin örümceklenen beynime bu kitap ilaç gibi geldi. Umarım yazar bu kalemle devam eder çünkü ikinci kitabı dört gözle bekliyorum.
Gözüm kapalı tavsiye ederim. Gidin okuyun.
Maçka’dan aşağı bir tütüncü tanıdık
Bir şişe rakı bir merhaba maksat hatır
Her akşam ayaküstü birkaç laf atardık
Ardımdan o kalkar dükkânını kapatır
Ben açardım İstanbul’a karşı rakımı
İstanbul’a karşı iç iç düşün bu ne iştir
Günün bir yansı çamur öbür yansı
Durup dururken başlıyan o baş ağnsı
Bunca yıl yalan okuduk yalan dinledik
Akima kim
Kim sevse titrek yelkenli gemilerle geri dönüyor. Önce tuzlu sularla yüzler yıkanıyor ve sefer sırasında uğradıkları haksızlık limanlarını bir bir anlatmaya koyuluyor şaşkınlar.Çoğunun hikayesi aynı, herkes terkedilen...Herkes bir miktar haksızlığa uğramış ve herkes...
Ve herkes bir çuval incirini tesadüfen denize düşürdüğünü, dalsalarda
Usta bana iki yürek arası
Biraz sevda sarıver
Ama, içinde acı olmasın.
Sosunu da mutluluktan sürüver
Tadı damağımda kalsın.
Yanına bir şişe de şarap aç
İstemem çerez falan
Mezesi şiir olsun.
Bize 21 Aralığın en uzun gece olduğunu öğrettiler de;
Hiç sancılarla uyuyan hastaların ızdırabından bahsetmediler.
Yavrusu kolunda son lokma yemeği yerken yüzü gülen annenin,
Gözyaşları içinde kaldığından,
Borçları gırtlağına dayanmış babanın
İpi elinde tutup ,
Ölsem mi kalsam mı mücadelesinden,
Kanserli hastaların ağır ilik ağrılarından
Zaman
Süperpoze; kelime anlamı olarak üst üste getirmek, üst üste bindirmek, bir arada çalıştırmak anlamına gelir. David Walton ise yazdığı romanda bu kavramı kuantum kuralları doğrultusunda işlemiş, bizler için atomaltı dünyanın kapılarını fizik anahtarıyla aralamıştır.
Henüz kimsenin tam anlamıyla anlamış olmadığı kuantum ihtimaller dünyasını uzun