Geçenlerde bir hocamız "empati yapma"nın önemine binaen Varidat'tan bu kıssayı anlatmıştı:
"Geçenlerde bir çocuğun bizim bağa girdiğini, bir ağaçtan meyve koparmak üzere olduğunu gördük. Arkadaşlarımızdan filanca, çocuğun yanına koştu, ona bir tokat attı. Ben durumu seyrediyordum. Çok üzüldüm. Hatta üzüntüden ayakta duramadım, yere düştüm. Çocuk ise düşmedi. Tokadı yiyen çocuk olduğu halde ondan daha çok üzülmeme kendim de hayret ettim; hâlâ da ederim."
Bugün kazanmak, cemiyet denizine bir olta atmaktır, bir balık da gelir, bin balık da; ve hiç belli olmaz. Fert için gaye bugün cemiyet içinde bir işin görülmesi değil, bir kazancın elde edilmesidir. Bütün cemiyet işleri sadece kazançlara bir vesiledirler. Gaye olarak sanat ortadan kalkmış, kazanç sanat olmuştur.
(...) İnsanın kazanç kurtlarıyla kemirildiği modern cemiyetimizin bit pazarında, ahlâk bakımından ne sefaletler yaşanır! Satıcıda aldatma arzusu, alçalma duygusu, müşterinin kesesine ve maddî menfaatlerine düşmanlık… Her iki tarafta karşılıklı samimiyetsizlik ve itimatsızlık hisleri… Bugünün iktisadî şartları içinde, insanlığın manevî varlığı iflasa doğru gitmektedir.
"Ferdî mülk muhteremdir, mukaddestir; lâkin ferdin şahsiyetini ve başka şahsiyetleri yıkıcı mülk hürmete layık değildir, o bir beladır."
Bkz.: Mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan (Yunus Emre)
"Hürriyet, aklın bize çizdiği nizam içindeki rolümüzü yapabilme iktidarıdır; harekete atılma cesaretidir; insiyaklarımıza karşı gelebilme kudretidir. İnsiyakları tehdit değildir."
"İdrâk-i maâli bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez."
|• Derin hikmetleri idrak etmek (insanın) aklının alabileceği bir şey değildir. Çünkü insan aklı bunları kavramak noktasında acizdir.
"Yalanın şifahîsi bir fazîha-i ahlâk addolunurken kalemîsi hüner sayılmak, kitap şeklinde para ile satılmak terekkiyât-ı medeniyyenin muharrirlere bahşettiği garip bir imtiyazdır."