Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Berrak görüş nedir? Gözlerine toz dolduğu zaman bile, sen görebilirsin. Berrak bir şekilde göremediğini görebilirsin. Tamamen karanlık bir oda hayal et, ne bir pencere ne bir ışık olsun. İçeriye gir, kapıyı kapat ve de ki, "Göremiyorum! Göremiyorum!" Fakat görebilirsin. Nesneleri beklenen şekilde göremezsin, ama karanlığı görebilirsin. Her zaman görürsün. Bir şekilde algılarsın. Aynı bunun gibi, Hakikat'i ararken de bir şeyler bulmayı bekleriz, fakat Hakikat bir nesne değildir. O, öznedir ve onun önünde, zaten olduğu Öz'ü arayan hayali nesne benlik görülür. Sanki yalan, Hakikat'i gizler gibidir, fakat sadece yalandan gizler, çünkü Hakikat gizlenemez.
Gölge nedir?
"Benlik gölgede gizlidir; kapının bekçisi, eşiğin muhafızı gölgedir. Benliğe giden yol ondan onun temsil ettiği karanlık cephenin ardında bütünlük boyutu yer alır ve yalnızca gölgeyle dost olduğumuzda benliğin dostluğunu kazanmamız mümkündür."
Sayfa 48 - Erich Neumann
Reklam
Gölge nedir?
Jung ve takipçileri açısından psikoterapi, gölge kişiliğin bilince çıkarılıp hazmedilebileceği ve böylece kısıtlayıcı ve yıkıcı potansiyellerinin zayıflatılıp hapsolan olumlu enerjinin serbest bırakılacağı bir yenilenme ritüeli sunar.
Sayfa 45
Güne böyle bir günaydın! Hayırlı cumalar dileklerimle...
Çoktan gün doğmuş. Yorgunum... Çok yorgunum. Nedir bu yorgunluğum? Bir karanlık içine gömülmüşüm. Yataktan hiç kalkmak istemiyorum.
Sayfa 15 - Yapı Kredi Yayınları, 1. Baskı, Ekim 2010.Kitabı okudu
Yorgunum... Çok yorgunum. Nedir bu yorgunluğum? Bir karanlık içine gömülmüşüm...
Sayfa 15 - YKY
Ölüm;
* Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa, benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı. İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam? Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna! Dünya,ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ıstırap, bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz yavaş, ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok bunların; Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
Reklam
"Hayal gücü tepenin ardındaki bilinmeyeni görme yetisidir. Merak, insan doğasına aittir, tepeye tırmanıp ardında ne olduğunu bulma dürtüsüdür. Milyonlarca yıllık evrimsel getiriler beynimizi bu riskli davranış için ödüllendirilecek şekilde biçimlendirdi. Kısa süre önce, sinirbilimciler bizi meçhule doğru dürten dopamin aktivasyonu döngülerinden bazılarını ortaya çıkarttı. Tepenin ardındaki manzara nasıl? Keşfedilecek ne kaldı? Tam da neyi bilmediklerini bilen evrenhilimciler şanslı: Şu anda evrenin yüzde 95'i, bizi, gezegenleri ve yıldızları oluşturan sıradan maddeden beş kat daha fazla miktarda bulunan gizemli bir karanlık madde ve boş uzaya yayılan, daha da gizemli bir karanlık enerjiden oluşuyor. Bugün diğer güncel bilgi alanlarındaki karanlık madde oranı nedir? Ve aynı ölçüde ilgiye değer bir başka soru, ilerleyen zaman, şu an bildiğimizi ve bilmediğimizi düşündüklerimiz üzerine neleri ifşa edecek? Bu soruların gelecekte alabileceği cevaplardan bazılarının, içinde yaşadığımız toplumun ve gelecekteki toplumların temel araştırmaya verecekleri değer ve desteğe bağlı olduğunu söyleyebilirim."
Delidolu Yayınevi
Boşluk
Ruhunun ne istediğini bulamazdı. Ama gene de arar, söylenemeyecek, korkunç düşüncelere kadar giderdi. Mutluluk onu doyurmuş gibi bir boşluk hisseder; bezginlik duyar, hayatından yepyeni, taptaze bir şeyler bekleyerek geleceğe bakardı. O zaman korku ile kendine sorardı: "Nedir bu hal? Başka bir şey istemek gerek mi? mümkün mü? Ne olabilir başka? Hiç! Yol daha öteye gidemez. Nasıl gidebilir? O halde benim hayatımın dönemi tamamlandı mı? Hepsi... hepsi bu kadar mı?" Bu sorular kalbinde doğar, cevapsız kalır ve Olga, acaba kalbinin fısıltısını bir duyan var mı diye telaşla etrafına bakınırdı. Gözleri göğe, denize, ormana bir şeyler sorar, karşılık alamazdı. Önünde derin ve karanlık boşluklar serili dururdu. Tabiat ona aynı şeyleri tekrar söylerdi.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.