Temelinde bir arayış, aşk hatta İstanbul romanı. Avukat Galip'in amcasının kızı kayıp karısı Rüya'yı, üvey kardeşi ünlü köşe yazarı Celal'in yazıları izinde İstanbul sokaklarında arayışı.
Celal'in köşe yazılarıyla Galip'in arayışı içinde geçen kurgu; sizi Decameron, Mevlana'nın Mesnevi'si, Binbir Gece Masalları'ndaki hikayeler ile kendisi olamayan, sırlar ve kokular şehri Istanbul sokaklarına götürüyor. Tarihten Hazar Türkleri, Fevzi Çakmak, Babil'e de uğrayacağınız bu sapaklarda, Mehdi'nin geleceğine köşe yazılarından inanabilen insanları, şehrin çöküşüyle sinemaların yükselişe geçtiği sorgularını, yine kendini arayan Cellat, Şehzade gibi hikayeleri de göreceksiniz. Eski vitrin mankenleri dahil her insan suretlerinin işaret edebildiği Hurufilik inancı altında bir Varoluş sorgusu okuyacaksınız. Değişik konularda bahsi geçen Yeşil (kalem, mürekkep) ile kara (kitap, talih) renk metaforlarıdır. Yazarın romanın sonunu bağlarken anlatıcı olarak araya girişleri de güzeldi.
#blanchot #beckett gibi varoluşu sorgulayan metindeki kahramanların ve şehrin bir kimlik krizi yaşadıkları gerçeği özelinde bu kitap, yazarın Nobel alabilmesinin önemli sebebini göstermesi bir yana, yazarın sonradan pek çok taklidini yaptığı ve yapıldığı gibi, tarihi metinler üzerine kurgular serisinin başyapıtını oluşturuyor #beyazkale eseri ile birlikte. Dolayısıyla, kitaplarının arka kapağındaki bir yorumda yazdığı üzere, en iyi eserlerini Nobel'den sonra verdiği bilgisine katılmıyorum. İnsanın kendisini bulması için kendisi olması gerçeğini anımsatan bir kaybolmuş kimlikleri arayış romanı belki de: Okuyun...