Mezopotamyada bir çiçek bahçesiydi gözlerin.
Sen ekseniydin ortadoğunun ben serseri bir mayın.
Sonsuza dek beraberdik oysa.
Aramızda bir avuç toprak.
Üstüme bassan kavuşurduk.!
Ama yapmadın.
....baharın genç tenli,uzun boylu, mavimtrak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar, ağaçlar yeşillenir, beyaz ve pembe çiçeklerini erguvanlar da lalden alevlerini açarlar. Ciçek kokularıyla dolgunlaşan hava gönlumüzü bir saadet vaadiyle kaplar.
Her şey kolaylaşmaya, revanlaşmaya başlar. Hayatları hâlâ tabiatın lütfuna veya kahrına göre kurulan insanların ruhlarında ezeli bir ferahlık cağlar. Günler mavimtrak saatlerini gönüllerin üstünden hayatın musikisini söyletmek için bir mızrap gibi geçirir ve kuş cıvıltılarıyla dolu ,bir çocuk neşesi tadındaki saffetli sabahların ,sevilen gözler gibi tesir eden, seven bir kalp gibi dolgun ve durgun akşamların ve menekşeden örülmüş gecelerin şiirli silsilesi başlar.
Hep uzaktan sevdim seni, aramızda sadece
mesafeler vardı ama sonunda kavuşurduk.
Şimdi de uzaktan seviyorum seni ama bu sefer
aramızda mesafeyi sen koydun kavuşamıyorum.
Robinson C. okuyorum. Türk savaş gemisinin saldırdığından bahsediyor. Resimlendirme Türk figürünü kılıçlı yapmışlar. "Ya polanya ya da İsveç gemisi gelseydi özgürlüğümüze kavuşurduk" dedi.d
Erol Taş olsaydı tepkisi ne olurdu? Akrabaligim yok ki neden onun gibi düşünmeye başladım. 🤔
Bugün gözyaşlarımla tanıştım. Öyle tuhaftı ki. Mavi hissetmek seninle başladı. Artık herşey çok özgür içimde. Rengine baktım biliyor musun? Gözyaşımızın rengi var mıdır? Mavi değildi, ama yine senin bir halindi. Buz beyazı. Mavi, bugün bir hikaye okudum davutun kitaplığından. Erkekler sevdikleri kadınların penceresinin altına gelirmiş bir gece ve uzun uzun beklermiş. Sonra kız hisseder pencereden bakarsa kavuşurlarmış. Keşke Mavi, penceremin altına gelseydin. Ben kesin bilirdim, görürdüm seni.
Kavuşurduk.
Bu kayıp,bu farkındalık, buz beyazı renginde süzüldü yanaklarımdan. Hepsi sen yokken oldu.