Her zamanki takıntılı, öfkeli sesimle kendi kendime “mutluluk nedir?” diye soruyordum. Tek başına bir odada derin bir hayat yaşadığını sanmak mıdır mutluluk? Yoksa cemaatle, herkesle aynı şeylere inanarak, inanıyormuş gibi yaparak rahat bir hayat yaşamak mı? Herkesle uyum içinde yaşar gibi gözükürken, bir yandan da kimsenin görmediği bir yerde, gizlice yazı yazmak mutluluk mudur aslında, mutsuzluk mu?
Satın alınan güzelliklerin çoğu sahte. Sahte değil, çirkin. Altın mı daha güzel, kırdaki papatya mı? En hakiki güzellikler bedava. Ben bunu penceremin önünde öğrendim. Bir milyon lira, sabahleyin gökten denize sarkan bir parıltının güzelliğini yaratamaz. Para varsa iyi, yoksa onu aramak kadar çirkin bir şey tasavvur edemiyorum. Değil mi? Fakirlerin bedbahtlıkları bu. Arıyorlar. Aramasınlar.
merhabalar. görseldeki kitabı fiziken bulamadım.
bulabileceğim, bildiğiniz telegram grupları ya da ekitap siteleri varsa paylaşırsanız çok sevinirim.
teşekkürler.
“Sen hayatında her şey yapmış bir kadınsın. Fakat hiç birine alışamamışsın, hiç birinde ihtisas kazanamamışsın: Evlendin, fakat tam mânasıyla zevce olmadın; sevdin, fakat yekpare bir aşkın olmadı, birçok hâdiseler en büyük ihtirasın billûrunu kırdı; seyahat ettin, fakat sende bir seyyah melekesi teşekkül etmedi; birçok hafiflikler yaptın, barlarda, balolarda, tiyatroların kulis aralarında yaşadın, fakat bir kokot pişkinliği elde edemedin; tercemeler yaptın, fakat bir satır yazı neşretmedin; çocuklara bayılıyorsun, fakat ana olmadın; her emelin, her gayenin büyüklüğünü ve güzelliğini anlıyorsun, fakat hiç bir emelin ve gayen yok; bir çocuk saflığıyla en basit yalanlara inanabilirsin, fakat hiç bir şeye iman etmiyorsun.”
“Bence kitap demek bir defa okumak için yazılan şey değildir. Bazı tanıdıklarım haftada üç dört tane okuyorlar. Onlara hayret ediyorum. Kitap. Nasıl diyeyim... İçinde yaşadığımız ev gibi olmalı, vatan gibi olmalı, ona alışmalıyız, bağlanmalıyız, köşesini bucağını gayet iyi tanımalıyız, her noktasına hatıralarımız karışmalı. Değil mi? Bir musiki parçası gibi... Her vakit başka başka eserler okuyanlar, iki üç günde bir dostlarını, evlerini, vatanlarını değiştiren insanlara benzemezler mi? Belki bunun için her yerde pek çok kitap çıkıyor, fakat iyileri ne kadar az.”
sayfa:16
Ey bu dünyanın seçkin evladı olan alimler, yazarlar, şairler aklınıza gelen bunca derin fikrin küllerini kıyamet rüzgarı nereye savuracak? Şefkatli anneniz için yazacağınız ağıtı hangi kederli ele terk edeceksiniz? Bu kadar medeniyet eserinin mezarı olan bu yanmış dünyaya, göklerdeki melek lerden birer fatiha hediye etmesini rica için kim bir mezar taşı kitabesi yazacak?..
syf: 51
İyi olalım, genç olalım, doğru olalım!
Kötü yararsız bir şeydir, iyiyle gurur duyalım ve özellikle de umutsuzluğa kapılmayalım.
Ne anne, ne kız kardeş, ne kız çocuk, ne eş olan kadını hor görmeyelim.
Saygıyı aileyle, hoşgörüyü egoizmle sınırlamayalım.
Tanrı, hiç günah işlememiş yüz doğru kişidense, bir günahkârın tövbesi karşısında daha fazla mutlu olduğundan, Tanrı’yı memnun etmeyi deneyelim. O bize bunu fazlasıyla geri verebilir.
Yolumuza çıkan, ilahi bir ümidin belki kurtaracağı, dünyevi arzularla yolunu kaybedenlere af sadakamızı verelim; kendilerince bir çare öneren yaşlı kadınların dediği gibi, faydası olmasa bile zararı da olmaz.
(s. 27)
Devirleri düşününüz, tarihleri düşününüz, tarihlerde hala birer muazzam abide gibi dikilmiş duranları düşününüz. Neredeler, ihtirasları, aşkları, mücadeleleri ne oldu? inandıkları fikirler, tapındıkları ilahlar, uğrunda öldükleri mefhumlar ne oldu? Seneler, asırlar, o günün hiçliğini bize öğretiyor. Hayat bir kuruluşun değil, bir yıkılışın ifadesidir. Neye dayanacaksınız? Neye tutunacaksınız? Her şey yıkılıyor. Elinizi etrafta bir destek bulmak, bir hakikat bulmak için nafile sallamayınız.
Ortada hiç... hiç... hiçbir şey yoktur.
Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki? Hayatımda, olası bütün zihinsel ve fiziksel deneyimlerin her bir rengini, tonunu ve her çeşidini yaşamak istiyorum.
|
Bütün korkulardan daha kuvvetli bir düşman vardır: Serseri adamın bir işe veya mevkiye intibak etme imkânsızlığı; hayatını düzeltmek için devamlı gayret sarf etmek hususundaki mutlak kabiliyetsizliği ve hele sadece aynı yüzleri, aynı duvarları, aynı sokakları lüzumundan fazla gördü diye gece gündüz içini kemiren o korkunç "hafakan"ı..
(s.64)