Şunu kabul etmek gerekir ki, dünya çok boktan bir yer. Sana bu dünyayı sevdiren, hayatı çekilir kılan sevdiklerinin bu boktan şeye maruz kalması büyük haksızlık.
Umuduğun bittiği yere çaresizlik başlıyor. Dört duvar arasına sığmayan, nefes almanı bile zorlaştıran bi çaresizlik. Ve ben o kadar çaresizdim ki, gün doğana kadar sokak sokak dolaştım. Nefes alabiecek bir yer aradım kendime
Aslında hayat süprizlerle dolu. Bu süprizlerden bazıları iyi bazıları kötü. Bazıları öyle kötü ki insanı altüst ediyor. Bazı insanlar güçlü olduğu için "Tamam, sorun değil" diyebiliyor. Bazıları ise yıkılıyor.
Niçin öldü o insanlar? Şimdi niçin ölüyorlar? Yıllardır neyi paylaşamıyoruz insanlar olarak? Yaşatmak niçin öldürmekten daha anlamsız, daha değersiz görünüyor gözlerine? Şimdi de çocukları gönderiyorlar savaşa! Doymuyorlar! Aklım almıyor! Neyin savaşını veriyoruz biz?
"Hayatı bir oyuna benzetirim ben. Mesela bir insanın her günü birbirine benzer. Her insan başarılı, saygın, zengin, mutlu ve huzurlu olmak ister fakat bu farklılıklara ulaşabilmek için çaba göstermez, yani aynı şeyleri yapmaya devam eder. Fakat bunları yaparken de her seferinde farklı sonuç almasını bekler. Birbirini sürekli devem eden bu hayat zinciri zamla paslanır. Oyun böylece sonsuza dek devam eder. Farklı bir şeyler yapmaya başlayan insanların gözleri bi anda açılır. Oyunun yeni aşamalarını ilk kez onlar görmüştür ve daha ileri gidebilmek için çaba gösterirler. Bu onlar için yeni bir şeydir çünkü."