Zahir ilmi, gönül ilminin çıkış yeridir. O bir vahdet ilmidir. Kâmil ilmi üçe ayrılır:
1. Zahir ilmi: Bu ilim zahir ehlinindir.
2. Batın ilmi: Bu ilim ehline söylenir.
3. Sır ilmi: Ayrıca sırrın sırrı da denir.
Hikmet olarak vasıflandırılmış ilim, ilhamdır. Görüntüleri ise anlayış, hızlı intikal, sezişte eksik olmayan haldir. Mutlak olan bilgi de kendini açmasıdır. Kendisi nurdur, ruhtan gelip insan gönlüne girer. Sübut olan Hakk’ın kelamı sıfatıyla da vücut bulur. Hikmet’in alametleri ise şehvet duygularından kişiyi arındırır. Haramdan, zinadan, riyadan, hırstan kişiyi alıkor. Cenab-ı Allah’tan başkasını reddetmektir. Bu hikmete mazhar olan canlar az yerler, az konuşurlar, az uyurlar. Devamlı Allah ile murakabe halindedirler. Bütün işlerini Allah’a bırakıp, teslim ve rıza halindedir. Halka karşı da tevazu, güzel ahlak, yumuşaklık, güleryüzlülük gösterir. Hikmeti ehlinden men edip, ehline zulmetmezler, hikmeti ehli olmayana da söylemezler. Bu ilme Cebrail vâsıta olmaz. Burada Allah ile kul arasına girilmez. Allah’ın kulun kalbine ilim sıfatıyla tecellisidir. Kalbi masivadan ve dünya suretlerinden arıtmış, manevi bilgi ve görme sıfatı yoluyla Hakk’ın cemalini müşahade eder. Bu hikmete mazhar olmak için evvela gece karanlığı olan, cehil karanlığını aydınlatmak gerek. Dikkat edilince Ramazan’da minarelerde üç şerife yanar. Üç şerifeden bir tanesi Cenab-ı Allah’ın mahlukunda fiil mertebesiyle tecelli etmesi, ikinci şerife ise sıfatlar mertebesi ile tecellisi, son üçüncü mertebe ise zat’ı tecellidir. Bu durum, tüm hakikatleri içeren Melâmiye zevklerindendir.