Kitabı okurken Doğan Cüceloğlu'nun şu sözlerini hatırladım "Psikolojik bir gerçektir, hayatınızda önemli bir olay olursa ve onu paylaşacak kimse yoksa hayatınızda o olay zehir olur sizi sokar.Hayatınızda sizin için önemli olayları, paylaşacağınız dostlarınız kadar zenginsiniz ve bu da tesadüfen olmaz.Bunu bilinçli olarak inşa etmeniz lazım,eğer akıllıysanız..."Bu konuda ketum biri olarak önemli şeyleri ne arkadaşlarımla ne de ailemle paylaşırdım ta ki bazı olayları tecrübe edinene kadar, kitabı okurken kendimle ilgili özdeşleşen çok şey vardı,şunu diyebildim bu kitap benim için yazılmış,Nietzsche ve Doktor Breuer baca temizliği yaparken,yan yana sohbet ederken,yürürken mezarlık içinde ben de onlarla beraber yürüyüp benzer şeyleri düşündüm.Kitapta kim doktor kim hasta şaşıracaksınız.Gerçek hayatta Nietzsche ve Doktor Breuer hiç karşılaşmamışlar,iyi ki bu kitapta karşılaşmışlar.
Bugün kimseyle konuşmadım, dün de konuşmadım, ondan önceki gün de olduğu gibi, ondan önceki de.. kimse halimi hattımı sormadı. Her şeyi kendi kafamda kendimle konuştum. Ne düşünüyorum ne hissediyorum kimse bilmiyor. Beynimi bir sürü gereksiz şeylerle doldurdum. Ama yine de geçmedi içimdeki boşluk, yalnızlık, konuşma, paylaşma, anlatma isteği. En son ne zaman biriyle uzun uzun sohbet ettim hatırlamıyorum. Öylesine yaşamak benimki, yalnız çaresiz ve umutsuz.
Sanki kendimle oturmuş sohbet ediyor gibi hissettiğim, hikaye örgüsü ile her bir sayfada beni sarıp sarmalayan bir eserdi. Anlaşılan o ki Feyza Tarım, diğer eserlerini de merakla bekleyeceğim bir yazar olacak.
… tüm utançların ve üzüntülerim üzerine kendi başıma uzun uzun düşünmeye ihtiyacım var, güneşin ve sokaklardaki çakıl taşlarının keyfine dost ya da sohbet olmadan kendimle yüz yüze gelerek ve salt yüreğimin müziğini dinleyerek varmaya ihtiyacım var.
“Gerçek bir sohbet kendimle ilgili daha önce bilmediğim, yeterli olmadığım düşüncelere erişmeyi sağlar ve bazen, benim bilmediğim ama, başkasının yeni bir ivmesi ile canlanan kendi sözlerimin bana açtığı bir yolda izlendiğimi hissederim.”(M. Ponty)
Saçlarımı okşayabilmek isterdim. Yüzüme gerçekten gülebilmek, küçümsemeden, yargılamadan, eleştirmeden ve hatta iğrenmeden... Ellerim saçlarıma gittiğinde, "Ne güzelsin ne kadar da narin..." diyebilmek isterdim.
Kendime seslenmek isterdim bağırmadan, korkutmadan.
Çaya davet etmek isterdim kendimi, çay istemezsem kahve yapmak isterdim bana. Biraz sohbet etmek isterdim kendimle, kaçmadan, gözlerimi kaçırmadan, suçlu hissettirmeden, sitem etmeden.
"Nasılsın?" demek isterdim ve aslında gerçekten de nasıl olduğumu bilmek isterdim.
pdr.kelebek
Banagozde
Sohbet havasında akıp giden bir kitap. Aslında kendimle, ailemle, evladımla, yaşadığım toplumla, tüm dünya ile ilgili bildiğim şeyleri Doğan hocadan duymak bir farkındalık yarattı bende. Ya doğru yoldayım dedim ya da şu duruma biraz yoğunlaşıp yolumu bulmalıyım dedim. Dediğim gibi hepsi bildiğim şeyler idi ancak Doğan hoca altını çizince hafif bir uyanışa sebep oldu. Kıymetli hocamızı rahmetle anıyor kitapta emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Var mısın?Doğan Cüceloğlu · Kronik Kitap Yayınları · 202127,1bin okunma