"İnsanı insan yapan, yüzüne güzellik katan ve onu sevdiren tek şey kalbinin temizliğidir. Yoksa hepimiz aynıyız, etten ve kemikten oluşmuş bedenleriz. Bizi birbirimizden ayıran tek şey kalplerimizin özelliğidir. Eğer temiz ve güzel bir kalbiniz varsa, bu dışınıza yansır. Fakat kararmış, herkesin kötülüğünü isteyen, kıskanç biriyseniz, kalbinizin kötülüğü yine yüzünüze yansır. Ve dünyalar güzeli olsanız bile, kalbinizin karanlığı güzelliğinize gölge düşürecektir."
Emily Bronte'nin kısacık ömrüne sığdırdığı biricik eseri Uğultulu Tepeler... Sevgi, kin, nefret, intikam, tutku, hırs ve aşkın anlatıldığı biricik eser... Kitabın konusuna baktığımızda; Mr. Lockwood Thrushcrooss çiftliğini kiralamak üzere Uğultulu Tepelere evin sahibini ziyarete gider. Hava şartlarının kötü olması sebebiyle bir gece konakladığı evde gece gördüğü kabuslarla birlikte kendisine kabaca davranan ev sahibinin ve o evde yaşayan ilginç insanların hikayelerini zamanında o evde uzun yıllar hizmetçilik yapmış ve şimdi kendisiyle birlikte iş yapacağı Nelly'den tüm ayrıntıları ile birlikte öğrenir. Başlangıçta karakter tanıtımı ile başlayan eser daha sonra akıcı bir şekilde ilerliyor. Kesinlikle okunması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum ve tavsiye ediyorum.