Gözler birbirine bakmadan, ses titremeden, gözler buğulanmadan, kalp sevilenin yakınlığıyla çarpmadan, aşkın bir tarafı eksik kalır; çok eksikli, kırık dökük bir şey olur.
benim ezgim…
kırık dökük, rüzgâr sesi gibi
keder dokusu dökerdi yorgun gönüllere.
önümde:
genç bir kışın acı çehresi
ardımda:
yazı birbirine katan amansız bir aşk
göğsüm:
hüznün, acının, evhamın mahali
güz gibi olsaydım keşke
güz gibi olsaydım keşke... güz gibi olsaydım keşke
keşke güz gibi suskun ve hüzün verici olsaydım
arzularımın yaprakları sararırdı birer birer
gözlerimin güneşi soğurdu
acıyla dolardı göğsümün gökkubbesi
ansızın pençesini indirirdi canıma, bir hüzün tufanı
gözyaşlarım yağmur misali
eteklerimi boyardı
âh... ne güzel olurdu güz gibi olsaydım
vahşi, heyecanlı, rengârenk olurdum
gözlerimde bir şair göksel bir şiir okurdu
yanıbaşımda yalazlanırdı âşığın kalbi
ateşin kıvılcımlarında gizli bir dert.
benim ezgim...
kırık dökük, rüzgâr sesi gibi
keder kokusu dökerdi yorgun gönüllere.
önümde:
genç bir kışın acı çehresi
ardımda:
yazı birbirine katan zamansız bir aşk
göğsüm:
hüznün, acının, evhamın mahalli
güz gibi olsaydım keşke