Bu kitap şu soruya cevap vermeye çalışacak:
Ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?
Sayfa 17 - Okuyan Us YayıneviKitabı okudu
Toplama kampında, yaşantının tüm fiziksel ve zihinsel ilkelliğine rağmen ruhsal yaşamın derinleşmesi mümkündü. Zengin bir entelektüel yaşama alışmış olan duyarlı kişiler daha fazla etkilenseler de (çoğunlukla daha hassas yapıda olurlar) iç benlikleri daha az hasara uğrar. Kendilerini çevreleyen korkunçluklardan, iç zenginliklerine ve ruhsal özgürlüklerine sığınarak korunabiliyorlardı.
Reklam
Toplama kampında sanatın herhangi bir suretine rastlanabileceği fikri dışarıdan bakan biri için bile yeterince şaşırtıcıyken, orada sönük de olsa veya birkaç saniye veya dakika da sürse, bir mizah hissine rastlanabileceğini duymak daha da şaşırtıcı olacaktır. Mizah, ruhun kendini koruma savaşında bir başka silahıydı. Mizahın sadece birkaç saniye bile olsa insana, başka her şeyden fazla olarak her durumun üzerine çıkabilecek bir mesafe ve beceri sağladığı iyi bilinir.
Çelopek Toplama Kampı
Sence bunları şeytanmı, yoksa insanmı yaptı? İnsan yaptı, Şeytan da onların yaptıklarına şapka çıkardı.
Sayfa 104 - AlfaKitabı okudu
Herero ulusu ülkeyi terk etmelidir. Eğer bunu yapmazlarsa, onları zorla çıkaracağım... Alman bölgesi içinde silahlı veya silahsız, sürüye sahip olsun veya olmasın, Herero kabilesinden herkes vurulacaktır. Bölgede hiçbir kadın veya çocuğa da izin verilmeyecektir; kendi insanlarının yanına gönderilecek veya vurulacaktır. Bunlar, güçlü Alman imparatorunun büyük Generali olarak büyük Herero ulusuna söyleyeceğim son sözlerimdir... Bu sözler Alman Generali Lothar von Trotha'ya aittir yirminci asrın ilk soykırım emridir. Güneybatı Afrika'da yaşayan Herero ve Nama halkalarının neredeyse tamamı öldürüldü. Kalan az sayıdaki halk ise toplama kamplarına götürüldü ve daha sonra Nazilerin üstün ırk deneyine maruz bırakıldılar.
Sayfa 487 - Küre YayınlarıKitabı okudu
Cengâverlik ruhuyla cihad edenin, böylelikle nefsine ait bir haz payı çıkartan kimsenin, verirken verme gururu yaşamanın, bilirken bilmenin ferdi hasılasını gözeten kişinin dünyevi anlamda birşey kaybettikleri söylenemez. Kaybetmemişlerdir, öyleyse kazanmaları da sözkonusu değildir. Bunlar sadece iki dünyevi menfaat arasında değiş tokuşta bulunmuşlar ve daha fazlasını almak üzere vermişlerdir. Yani hesap daha dünyada iken tamamlanmıştır. Canını vermiş şan kazanmıştır, malını vermiş şöhret kazanmıştır, vaktini ve çalışma gücünü vermiş karşılığında itibar kazanmıştır. Ahiretteki değerlendirmenin farklı sonucuna da katlanmayı kabul etmiştir. Demek ki İslâmi bir motif içinde yer alsa bile kazanmak ve kaybetmek İslâm'a aykırı bir durumu getirebilir. İhlâsa bağlı kalmamak gerçek nimeti tepmek anlamına gelir. İhlâs dışında, takva dışında kalınarak yapılan hayırlı fiil bütün dünyevi davranışlar gibi değerlendirmeye tabi olabilir. İsminin abideleşmesini isteyen insanların menfaatlerim teperek giriştikleri işler aynı cümledendir. Müslümanca tavırlarını diğer mü'minlerin gözüne görünsün diye yürüten insanlar inancın ve İhlasın semeresini peşin peşin toplama hevesindedirler. Onlar için ihlâs meta haline gelmiş yani ihlâs olmaktan çıkmıştır.
Reklam
309 öğeden 261 ile 270 arasındakiler gösteriliyor.