Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Ben okul diye Arjantin’dekilere derim,” dedi etrafındaki çocukları gururla süzerek. “Asıl orada okula gitmeliydiniz. Noel tatilinden üç gün sonra, Paskalya tatili başlar. Paskalya tatili bittikten üç gün sonra da yaz tatili başlar. Yaz tatili 1 Kasım’da biter. Tabii 11 Kasım’da başlayan Noel tatiline kadar biraz zorlanırsınız. Ama hiç değilse ev ödevi diye bir şey yok. Arjantin’de ev ödevi yapmak kesinlikle yasak! Tamam, bazen gardıroba saklanıp da ev ödevi yapan bir ya da iki Arjantinli çocuk çıkar ama anneleri onları bir yakalarsa, vay hallerine. Hele toplama işlemi, oradaki okullarda adı bile anılmaz. Eğer bir çocuk 7 artı 5’in kaç ettiğini bilir de, bir de öğretmene söylecek kadar budala olursa, bütün bir gün utanç köşesinde tek ayak üzerinde dikilmek zorunda kalır. Yalnızca cuma günleri ders yaparlar, tabii ders yapacak kitap bulabilirlerse. Ama neyse ki orada hiç kitap yok.”
Mümin Sekman
Türkiye'de şaşırtıcı derecede ''çözülemeyen sorun çokluğu'' yaşanmaktadır. Bunlar zamanında kolaylıkla çözülebilecek basit sorunlardı. Ancak atalete düşüp bu sorunları çözmediğimiz için, bugün neredeyse çözülemeyecek kadar çok sorunumuz bulunmaktadır. ''Türk'ün toplumsal atalet antolojisi''ni hazırlamaya çalıştığımızda, karşımıza çıkan
Sayfa 67
Reklam
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
"Kitap delileri vardır meselâ. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır; kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler."
Sayfa 92 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
E-kitap
"... gerçek, insanların karşısında farklılıklar arz etmeyen tek şeydir. Herkes bilinçaltına işlemiş olan ruhsal bir istemle yaşamaya çalışır ve her halükârda yaşamaya çalışır. Bir insan yaşamak ister çünkü yaşamaktadır da, çünkü bütün dünya yaşamaktadır...." Gaz odasına girmek üzere olan bir Musevi toplama kampında bunları yazmıştır. 'Biz burada ölümün yarenliğindeyiz' diye yazmıştı bir başkası. 'Yeni gelenleri damgalıyorlar, herkesin bir numarası var. O andan itibaren 'kendinizi' kaybetmiş, terk etmiş oluyorsunuz ve salt bir numaraya dönüşüyorsunuz. Artık eskisi gibi değilsiniz, sadece değersiz ve bir yerden diğerine gidebilen bir numarasınız o kadar... Yeni mezarlarımıza yaklaşıyoruz adım adım... bu ölüm kampında demirden bir disiplin hüküm sürmekte... Beyinlerimiz sersemleşmiş durumda ve düşüncelerimiz de numaralandırılıyor; bu yeni dili kavramak hiç de kolay değil..
E YayınlarıKitabı okudu
Kimseye Verilmeyen Kitap
Doğduğum kasabaya her yıl, eylülün ilk günlerinde giderim. Sözünü ettiğim günler, üzüm toplama vaktidir çünkü; üzüm tanelerinin duruşunda, tadında ve renginde yankılanan çocukluğumu seyretme vaktidir.
Sayfa 140 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Toplama kampı çarlığından gelen bir adamın kararmış kırışık yüzü, sırtındaki pamuk astarlı çeket, beceriksiz adımlar atan asker botları, bu parke döşemeler, kitap dolapları, tablolar ve avizeler dünyasıyla hiç bağdaşmıyordu.
Sayfa 50 - Can Yayınları - Eylül - 2013Kitabı okudu
" Psikolojik parçalarına ayırma ve toplama sanatı her şeyden önce insanlar hakkında çok şeyin, insan hakkında hiçbir şeyin konuşulmadığı zümrelerin cemaatinde eksiktir. "
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Subayların eline nasılsa "Binbir Gece Masalları" kitabı geçmişti.Mahrumiyet bölgesinde bu kitap onlar için paha biçilmez bir hazineydi.Geceleri mayın toplama hücumunu beklerken ,karargâhta toplanırlar;birisi okur,diğerleri dinlerdi..(S:43)
On binden fazla politik, kırk binden fazla adi tutuklular, mahkumlar zor durumdalar. Ama yıllardan bu yana… Hapishaneler ortaçağ zindanlarını, Nazi toplama kamplarını aratmıyor. Örneğin mahkumlar zincirlerle biribirlerine bağlanarak mahkemelere götürülüyor. Kitap, gazete, çoğunlukla onlara verilmiyor. Teyp, radyo, televizyonlar çoğunlukla yasak. Hastalara gereğince bakılmıyor. Dışarıdan yeterince para, yiyecek gidemiyor içeriye. Sonra mahkumlar geceleri koğuşlarından alınıyor, büyük işkenceler yapıldıktan sonra yerlerine geri gönderiliyorlar. Sayılmakla bitmez insanlık dışı davranışlar. İşte iki bin kadar mahpus da bu yüzden açlık grevinde. Birçok hapishanedeki açlık grevi bir ayı geçti. Kırk üçüncü gününde olan grevler var. Açlık grevindeki gençlerin birçoğu ölümle karşı karşıya. Ve Türkiyede, dünyada bu korkunç olaya kimse gereğince ses çıkarmıyor. Muhalefet lideri İnönü, ben onu eskiden beri tanır, iyi bir adam olduğunu da sanırdım, o bile, açlık grevleri birer şiddet eylemidir, diyebildi.
Reklam
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
"Bu kitap, gerçeklere ve olaylara ilişkin bir açıklama olma iddiasında değildir, milyonlarca tutuklunun tekrar tekrar yaşadığı kişisel deneyimlerin bir özetidir. Bu, bir toplama kampının, orada bulunup da sağ kunulmayı başaranlardan birisi tarafından anlatılan iç öyküsüdür. Bu öykünün konusu, zaten yeterince anlatılan (yine de yeterince inanılmayan) büyük dehşetler değil, yaşanan sayısız küçük acılardır. Başka bir deyişle bu kitap şu soruya cevap vermeye çalışacak: Ortalama bir tutuklunun zihninde canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi?"
- Ben bir bibliyoman idim Murat Bey. - Bibliyoman?!... - Evet, Türkçesi kitap hastası, kitapsever. Murat'ın yüzündeki endişe yerini rahat bir ifadeye terk eder. - Ne var bunda? Keşke yurdumuzun insanları, herkes, sizin gibi kitapsever olsa. - Yoo... O kadar kolay değil. Basit değil... Bakın ben size anlatayım. Bu bir hastalık. Üstelik alanındaki benzerlerine nazaran en hafifi. - Başka türleri de mi var? - Ohoo. Çok var, çok... Şimdi size kısaca tarif edeyim. Kitapçalarlar vardır. Bunlar normal yollardan kitap sahibi olmak istemez. İlla ki çalacak, ancak o zaman tatmin olur. -Yok, ya!.. - Evet öyle... Kitap delileri vardır mesela. Bunlarda kitap toplama arzusu durdurak bilmez. Kitabı okumak için almazlar, seyretmek, üzerinde yatıp uyumak, okşamak için edinirler. Bazıları da kitapgizlerdir. Kitabı kilit altında tutar, kimseye göstermez, kıskanırlar. Kitap düşmanları vardır kitaptan tiksinir, nefret eder, elini bile süremez. Sonra kitap yakanlar, kitap yırtanlar, kitapperestler. - Vay be!.. Ama bunlar çok afedersiniz, yani bir tür manyak oluyor değil mi? - Elbette.. Nasılsa içlerinde ben de varım. - Sizinkisi hangi sınıfa giriyordu? - Benimki en zararsızı. Kitapsever, tutkun. Kitapları seçip alırlar ama kafalarına koydukları kitaba sahip olmak için her fedakarlığa katlanırlar. Sahip oldukları kitaplardan başkalarına övgüyle bahsetmekten hoşlanırlar.
Sayfa 91 - DergahKitabı okudu
346 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.