İçimde mor bir deniz kadın. Yakamozlarda ben ana, ben eş, ben sevgili, ben kardeş, ben dost, ben kalp, ben kaya, ben gözyaşı, ben sırdaş, ben çare, ben sessizlik, ben hıçkırık, ben sığınak, ben yaşam, ben toprak...
.
.
Okuduğumuzda, " Kadın Sorunu" değil, bu dünyanın "Erkek Sorunu" olduğunu ruhunuzun derinliklerinde hissedeceksiniz!.. Diyor yazarımız arka kapak yazısında... Kitabın son sayfasını kapattığımda haklı cümleleri beynimde döndü durdu... Yoruma nerden başlasam, ne yazsam, öfkemi hüznümü nereye saklasam bilemedim... Cümlelerimin dahi kalbi kırık, yüreği buruk şu anda!... Ziynet, Umut, Kumru.. Üç kadın, üç yaralı kalp, üç hayat... Umut için, içim yanarken, Kumru için parçalandı.. Hangisine üzüleceğim derken öfkem ağır bastı. Maalesef kadının dahi kadını hırpaladığı, bir ananın evladına sahip çıkamadığı, eli kolu bağlı çaresiz kadınlar ve bu çaresizliğin, yaşadıkları zulmün onları getirdikleri son nokta... Aden'in ölü kadınlarında dile gelmiş, satırlara işlenmiş.. Cesur bir kalemle, o kadınlara ses olabilmek adına... farkındalık yaratabilmek çabasıyla... Bu eseri en çok erkekler okumalı, okumalı ki bir kadının çaresizliğini, naifliğini en çok onlar anlamalı.. Erkek, kadını korur kollar diye bilinir... Sahi ERKEK KADINI KİMDEN KORUYORDU!...
.
.
Onların hikayeleri hiçbirimize yabancı değil aslında.. Hergün bakıp da görmediğimiz, duyup da kulaklarımızı tıkadığımız, dile dökmek yerine üç maymunu oynadığımız... Onların hikayelerine ortak olmaya hazır mısınız?