Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı

Ethem Ruhi Fığlalı

En Eski Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı Sözleri ve Alıntıları

En Eski Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı sözleri ve alıntılarını, en eski Atatürk'ün Din ve Laiklik Anlayışı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Öteki tarafta da bu kasıtlı ve yanlış propagandaya kapılan ve ülkedeki inanan-inanmayan herkes için çok önemli bir hak ve özgürlük güvencesi olduğu halde, kendilerini "dindar" olarak niteleyen ve çok yanlış ve bilgiden yoksun bir kalıp halinde laikliği dinsizlik sayan genişçe bir kesim de vardır. Onların düştüğü bu yanılgıya, sanıyorum ki, Ziya Gökalp'in Fransızca "laique" terimini Türkçeye "dinsiz" anlamına gelen "la-dini" seklinde çevirmesi sebep olmuş ve böylece laiklikle dinsizlik birbirine karıştırılmıştır.
Sayfa 3 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Laiklik, yalnızca devletin / siyaset ve iktidarın din karşısında bağımsız / özgür ve özerk olduğunu değil, aynı zamanda insanlar ve toplumların demokratik hak ve hürriyetlerine, din kültüründeki ifadesiyle "fitri" hak ve hürriyetlerine çok daha fazla sahip olduklarını gösteren ve dinin de devlet karşısında daha bağımsız/özgür ve özerk olduğunu gösteren bir "sistem"dir.
Sayfa 3 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Reklam
Esasen Mustafa Kemal Atatürk de Türk Müslümanlığının ilâhi mesaja, yani Kur'an-i Kerim'in mantığına en yakın zihniyeti temsil ettiğini fark ettiği, gördüğü ve kavradığı için, Müslümanlığımızın, Arap ve Acem Müslümanlığının karanlığında kaybolup gitmesine müsaade etmemiş ve demiştir ki: "Mukaddes ve lahüti olan itikadat ve vicdani yatı- mızı muğlak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasata sahne-i tecelliyât olan siyasiyattan ve siyasetin bütün uzviyatından bir an evvel ve katiyyen tahlis etmek milletin dünyevi ve uhrevi saadetin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle diyanet-i İslamiyyenin maaliyatı tecelli eder." [Kutsal ve ilahi olan inançlarımızı ve vicdanlarımızı çapraşık ve kaypak olan ve her türlü çıkar ve ihtirasın doğuşuna yataklık eden siyasetten ve siyasetin bütün organlarından bir an önce ve kesinlikle kurtarmak, milletin, dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur İslam dininin yüksekliği ancak bu şekilde ortaya çıkar.)
Sayfa 6 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
O kadar ki, tarihin, edebiyatın, kültürün ve topyekün toplumun anlaşılması, yorumlanması, değerlendirilmesi gibi milli varlığımızın temel kurumları kuşkusuz din kültürü ile yakından ilgili, hattâ iç içedir. Vatan, vatan sevgisi, bayrak, ordu, asker, gāzi, şehit, adālet, hak, hukuk, doğruluk, fazilet, ahlak, insan, hayvan ve doğa sevgisi, komşuluk, dostluk, aile ve benzeri binlerce kavramda ve bunlara dayalı her türlü kurumda onun izlerini açık biçimde görürüz, yaşarız ya da en azından hissederiz. Bunun için inanmış olmak veya olmamak hiç önemli değildir. Dini değerlere veya din kurumuna inanmadığını söyleyen biri bile, bu toplumda yaşadığı ve bu topluma mensup olduğu sürece, bu toplumu şekillendirmiş bulunan müesses dinin, kültürün, gelenek ve göreneklerin, örfün etkisi altındadır ve onlarla, adını koymamış olsa da, bünyeleşmiş durumdadır. Dolayısıyla toplumun büyük ölçüde İslâm dininden esinlenmiş ortak kültürünün ürünleri olan yüksek değerler, Türk dilinde, şiirinde, şakasında, ninnisinde, şarkısında, türküsünde, hattå argosunda bile doğrudan ya da dolaylı olarak yansıtılır.
Sayfa 8 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Araplar Allah'ın yaratıcılığına inanmalarına rağmen, ahirete inanmamakta ve insanın varlığının ölüm ile tam bir yokluğa gömüldüğünü ve tekrar diriltilmeyeceklerini söylemekte idiler [Msl. bkz. 6. En'am, 29; 36.Ya-Sin, 78; 44. Duhân, 34-36; 45. Casiye, 24]. Onlara göre kendilerini yokluğa sürükleyen şey, dehr'dir. Bir kimsenin başına gelenler hep dehr [zaman] yüzündendir. Arab'ın başarısı ve daha ziyade bahtsızlığı hep dehr'den gelir. Dehr, hedefini hiç şaşırmayan oklar atar.
Sayfa 11 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Sünnet, sözlükte ister iyi ister kötü olsun yol, gidiş, benimsenen tarz, davranış, üslup ve adet demektir. Kelime Kur'an'da,"sünnetullah" şeklinde kullanıldığında, "Allah'ın emir ve yasakları ile değişmez İlahi kanunları ve tutumu" anlamlarına [Msl. bkz. 33. Ahzab, 38, 62; 40. Mü'min, 85; 48. Feth, 23]: "sünnetu'l-evve- lin" şeklindeki kullanışlarda da "geçmiş ümmetlerin, toplulukların tuttukları yol, başlarına gelenler anlamlarına gelir. [Msl. bkz. 8. Enfal, 38; 15. Hicr, 13; 18. Kehf, 55; 35. Fatir, 43].
Sayfa 12 - Atatürk Araştırma MerkeziKitabı okudu
Reklam
107 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.