Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aynada Melankoli

Jean Starobinski

En Eski Aynada Melankoli Gönderileri

En Eski Aynada Melankoli kitaplarını, en eski Aynada Melankoli sözleri ve alıntılarını, en eski Aynada Melankoli yazarlarını, en eski Aynada Melankoli yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İkonolojik gelenekte melankoli kimi kez aynayla ve aynada yansıyan görüntüye yönelmiş bakışlarla ilişkilendirilir. Ayna şıklığın kaçınılmaz gereci ya da hakikatin simgesi olabilir; ama özellikle melankolik kişinin baktığı aynanın da en az bunlar kadar yerinde bir kullanımı olduğunu söyleyebiliriz. Bu çok farklı anlamlar kavrama olan merakı arttırır. Hakikatin aynasında şıklık yararsız bir iştir, suya yazılmış yazıdır. Üstelik aynadan yansıyan iğretiliğin, derinlik yokluğunun ve ele gelmez Boşluk'un yarattığı melankoliden daha "derin" bir başka melankoli yoktur.
Baudelaire şöyle söyler: "Bir kadın yüzü genellikle ne kadar melankolikse o kadar kışkırtıcıdır." Baudelaire melankolinin bütün tehlikelerini bilir. Onu baştan çıkaran şey "yoksunluktan ya da umutsuzluktan" ya da "tinsel gereksinimlerden, iç dünyanın karanlıklarına gömülmüş tutkulardan" ileri gelen üzüntü dalga­ları"dır. O dünyada gömülü olanı Freud değil, ancak Baudelaire yorumlayabilir; "hekimlerin isterik, hekimlerden biraz daha iyi düşünenlerinse şeytansı diye niteledikleri ruh hali"nden söz eder. Tam bir anlam karmaşası vardır: Baudelaire "isterisini" "zevk ve korku içinde" "devşirir", ama "her şeyden, sefaletten, hastalıktan ve melankoliden kurtulmak" ister.
Reklam
Ayna olmak, kendini sadece yansıtan yüzeye indirgemek de­mektir: Ayna haline gelmiş bilinç yansıyışı edilgen tarzda hisseder. Bilinç bakışa yerleşmiş olan biçimlere ve yaratıklara maruz kalmalıdır ki bunları yansıtabilsin. Bilincin sonu gelmez reddi aynı zamanda sonsuz bir kabuldür de: "Cadı" kılığı altında ironi, kendi kendini seyretme gücüne sahip yabancı bir cellattır: Ben-Ayna o durağan ve parlak sağlamlığı içinde donup kalmışken, o "kendi kendini seyreder". Ben-ayna melankolinin uç noktadaki bir görünümüdür: Kendine ait değildir, kendinden tama­mıyla mahrumdur. Baudelaire kendi üstüne dönen/yansıtıcı edil­genliğin yarattığı umutsuzluğu ifade etmekte yalnız değildir. Leonce ile Lena'da Büchner prensesin ağzından şunu söyler: "Yoksa ben, üzerine eğilen her görüntüyü derin sessizliği içinde yansıtmaya mı mahkumum; savunmasız, zavallı bir su kaynağı gibi miyim?"
Coşkunluk ve düşkünlük: Bu uç durumlardan biri onun aksi olan durumla birlikte olabilirmiş gibi -bu bir tehlike ya da bir şans­tır- iki karşıt ruh durumu aynı mizaçta bulunur. Ressamlar, gravürcüler, heykeltıraşlar kısır üzüntüyü üretken tefekkürden, boşluğun yarattığı çarpıntıyı bilginin verdiği doluluktan ayırmayı sağlayacak bazı kesin ipuçlarının kimi kez eksik kaldığı imgeler sunmuşlardır. Esinli ağırbaşlılık, düşünceli deha çoğunlukla bu durumların ortalarında yer alır: Bu kişilikleri yaratan sanatçı o kişilerin ölüm duygusuna ve ölümsüz düşüncelere saplanıp kaldıklarını bilmemizi ister. Görsel sanatlarda, başı eğilmiş, kimi kez başını eline dayamış duruşun kazanabileceği anlam belirsizliği buradan kaynaklanır. Bu duruş bedenin ağırlığınca varolduğunu ama zihnin orada olmadığını anlatır -zihin orada değildir, nerededir peki? Dönüşü olmayan sürgünde mi? Yoksa "gerçek vatan"da mı?
Yazdı, eriyordu kurşunlar çatılarda, Yosun tutmuş koca duvarlar hüzün soluyordu [...] Düş mevsimi, Esin perisi sarılır bütün gün Bir çan kulesinin penceresine; Melankoli, her şey uykudayken, öğle vakti, Dayamış elini çenesine, bir koridorun ucunda,­ Rahibe'den daha kara ve mavi gözü Herkesin açık saçık ve acı dolu hikayesini bildiği -Ağır aksak adımlarıyla erkenden sürükler sıkıntıları, Ve alnı gecenin uyuşukluklarıyla hala nemli
Sayfa 27
Düş mevsimi, Esin perisi sarılır bütün gün Bir çan kulesinin penceresine; Melankoli, her şey uykudayken, öğle vakti, Dayamış elini çenesine, bir koridorun ucunda,­  Rahibe'den daha kara ve mavi gözü Herkesin açık saçık ve acı dolu hikayesini bildiği  -Ağır aksak adımlarıyla erkenden sürükler sıkıntıları,  Ve alnı gecenin uyuşukluklarıyla hala nemli
Reklam
Sesime işlemiştir o çığırtkan! Bu kara zehir bütün kanımdır! Korkunç aynayım ben Cadının kendini seyrettiği! Hem yarayım hem de bıçak! Tokat benim, yanak da! Çark benim, çarka gerilmiş beden de! Kurban benim, cellat da! Kalbimin vampiriyim! -Terkedilmiş büyüklerden biri, Sonsuz gülmeye hükümlü Artık gülümseyemeyenlerden biri!
"İçimde saplı duran ince uçlu bütün iğneler birer birer sökülerek, yerlerini paslanmış çivilere devredip, sukunetle uzaklaşıp gittiler!"
"Bir aydınlık....sonra gece!Uçarı dilber.Bir bakışınla beni yeniden doğurdun.Seni tekrar görecek miyim?..Sonsuzluktan önce? Başka yerde!Buradan uzakta! Çok geç! Belki asla!" Baudelaire...
Yazdı, eriyordu kurşunlar çatılarda, Yosun tutmuş koca duvarlar hüzün soluyordu [...] Düş mevsimi, Esin perisi sarılır bütün gün Bir çan kulesinin penceresine; Melankoli, her şey uykudayken, öğle vakti, Dayamış elini çenesine, bir koridorun ucunda,- Rahibe'den daha kara ve mavi gözü Herkesin açık saçık ve acı dolu hikayesini bildiği -Ağır aksak adımlarıyla erkenden sürükler sıkıntıları, Ve alnı gecenin uyuşukluklarıyla hâlâ nemli...
Reklam
Baudelaire alıntılanan bölümden önceki satırlarda bir kadın yüzüne daha fazla çekicilik kazandıracak güzelliği inceler ve böyle bir yüzde "şehvet ile üzüntü"nün bir arada bulunması gerektiğini belirtir. Bu yüzde "bir melankoli, bir bıkkınlık, hatta bir doygunluk ifadesi" olmalıdır. Baudelaire şöyle söyler: "Bir kadın yüzü genellikle ne kadar melankolikse o kadar kışkırtıcıdır." Baudelaire melankolinin bütün tehlikelerini bilir. Onu baştan çıkaran şey "yoksunluktan ya da umutsuzluktan" ya da "tinsel gereksinimlerden, iç dünyanın karanlıklarına gömülmüş tutkulardan" ileri gelen üzüntü dalgalarıdır. O dünyada gömülü olanı Freud değil, ancak Baudelaire yorumlayabilir; "hekimlerin isterik, hekimlerden biraz daha iyi düşünenlerse şeytansı diye niteledikleri ruh hali"nden söz eder. Tam bir anlam karmaşası vardır: Baudelaire "isterisini" "zevk ve korku içinde" "devşirir", ama "her şeyden, sefaletten, hastalıktan ve melankoliden kurtulmak" ister.
Kendi Kendinin Celladı
kızmadan vuracağım sana kinsiz , kasap gibi, kayayı yaran musa gibi! ve gözkapaklarından, fışkırtacağım azabın sularını sahra’m kana kana içsin diye. umutla şişmiş arzularım
La Fanfarlo'da kahramanının portresini çizen Baudelaire şunu yazar: "Aklına bazı anılar gelince gözlerinde bir damla yaş ışıldıyor, o haliyle gidip aynada ağlayışını seyrediyordu."
"-Anneni görüyorum, bu yoksul yüzyılın çocuğu, Aynasına doğru eğiyor ağır yıllardan bir tutam, Pudralıyor sanatçı edasıyla seni emzirmiş göğsünü!"
Huzurlu okuyucu, kır masallarına alışmış, Kanaatkar ve saf, iyi'nin yanında hep, Bu alemci ve melankolik, Satürn'e yaraşır kitabı fırlat at. 1
57 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.