Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bana Konum Atar Mısın?

Soner Duman

Öne Çıkan Bana Konum Atar Mısın? Gönderileri

Öne Çıkan Bana Konum Atar Mısın? kitaplarını, öne çıkan Bana Konum Atar Mısın? sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Bana Konum Atar Mısın? yazarlarını, öne çıkan Bana Konum Atar Mısın? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Günaydın
Sevdim ben bu hediye olayını ☺️🥰
Bana Konum Atar Mısın?
Bana Konum Atar Mısın?
Dil Belası
Dil Belası
Notta yazan: Bizim zamanımızda "Seni seviyorum" denmez, Kitap hediye edilirdi.
Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu
Estağfirullah
Her türlü iyi, güzel iş, ibadet, hayır ve hasenatin sonunda niçin Allah istiğfarda bulunmamızı istemiş olabilir? Bunun iki temel sebebi var: İnsan bir ibadet ve taati yapınca bundan dolayı gururlanabilir, yaptığı şeyle övünebilir. Sanki bu ibadet ve taati kendi aklı, bilgisi ve gücüyle yapmış gibi mağrurca bir hisse kapılabilir. İşte nasıl ki Kur'an okumadan önce şeytandan Allah'a sığınıyorsak bir ibadet ve taati bitirince de şeytanın nefsimize verebileceği bu vesveselerden kurtulmak için Allah'a tövbe ve istiğfar da bulunmalıyız. Bir diğer sebep de şu: Yaptığımız ibadet ve taatlerde bizim bildiğimiz ya da bilmediğimiz pek çok eksiklik, hata, kusur bulunabilir. Biz mükemmel yaptığımızı düşünsek bile durum böyle olmayabilir. İbadetleri tamamlayınca istiğfarda bulunmakla adeta Rabbimize kusurumuzu itiraf ederek şöyle demiş oluyoruz: "Rabbim, senin emrin doğrultusunda sana ibadet etmeye, itaat etmeye çalıştım. Ancak bu ibadetim de çeşitli hatalar, kusurlar işlemiş olabilirim. Sen sonsuz af, merhamet ve cömertlik sahibisin. Bu ibadetimi de bütün hatalarıma, kusurlarıma rağmen kabul et!"
Reklam
Benim korktuğum şey eğer Allah tarafından takdir edilmemişse o zaman zaten başıma gelmeyecektir, korkmama gerek yok. Eğer Allah tarafından takdir edilmişse o zaman bunu defetmenin imkanı yoktur. Bu durumda sabırsızlığın, kadere isyan etmenin bir yararı yoktur.
. Bir kimse Allah'ı unutunca Allah da o kişiye kendi kendisini unutturur. O kişi artık dünyada ne için var olduğunu unutur. Fiillerini, hâl ve hareketlerini bir amaç uğrunda yapmayı boşlar. Kendi nefsi hesabına yaşamaya başlar. Bu şekilde yaşayış onu yoldan çıkarır. .
Sayfa 85 - TDV YayınlarıKitabı okudu
Dikkat edin! İnsanın bedeninde bir parça et vardır, eğer o düzgün olursa bütün beden düzgün olur. Eğer o bozuk olursa bütün beden bozuk olur. Dikkat edi! İşte o et parçası kalptir. Hz.Muhammed (Sallallahu aleyhi vesselam)
"Dünya yalnızca üç gündür : Dün geçip gitti. Yarının senin için gelip gelmeyeceği belli değildir. Bugün senin yaşadığın andır. Öyleyse içinde yaşadığın anın kıymetini bil."
Reklam
Navigasyon
"Sıkıldın, bunaldın, gökyüzüne bakmak istedin ama bakamadın mı? Yürümek istedin belki de koşup uzaklaşmak... ama yapamadın mı? O zaman sana bir teklifim var! Bana konum atar mısın?"
Kitap arka kapak yazısıKitabı okudu
Yunus'un balığın karnında yaptığı duayı bir Müslüman herhangi bir şey için yaparsa mutlaka kendisinin duasına icabet edilir." (Tirmizi) Alimlerimiz yazdıkları eserlerde bu duayı "sıkıntılı kimsenin okuması gereken dua (duâü'l-mekrüb)", "sıkıntılı anlarda okunacak dua (duâü'l-kerb)" diye ifade etmişlerdir. (el-Ezkar)
HUZURLU VE HUZURSUZ KALP
Kalbin iki durumu vardır: Birincisinde kalp kararsız,endişeli,bitik,yitik,darmadağınık,huzursuz bir vaziyettedir. İkincisinde kararlı,güvenli,dingin,dinç,istikrarlı,derli toplu,huzurlu,sükûnete ermiş bir vaziyettedir. *** Bir insanın kalbinin mutmain olması,sükûnete kavuşması,dinginlik elde etmesinin en kestirme yolunu şu cümle ile özetleyelim:“Allah'ın hükmüne teslim olan,huzur ve sükûna erer." *** Allah'ın iki çeşit hükmü vardır.Bunların birincisi kadere ilişkin hükmüdür.Kalbin sükûn bulması için Allah'ın takdirine razı olmak gerekir. ... Allah'ın ikinci çeşit hükmüdini hükümleridir...Kurtuluş bu hükümlerdedir.Buna tam bir teslimiyet gösterir. ... Kalbin huzur ve sûkûn bulması,Allah'ın her iki hükmünü bilip buna tam bir teslimiyetle teslim olmasına bağlıdır.Allah'ın her iki hükmünü bilmenin ve buna teslim olmanın yolu ise Allah'ın zikri olan Kur'an'a tıpkı Allah Resûlû ve ashâb-ı kirâmın yapıştığı gibi yapışmaktır.
Kendimiz hakkında değerlendirme yaparken objektif davranmayabiliriz, taraf tutabiliriz. Mesela bize "Sen özü-sözü doğru/sadık bir kimse misin?" diye sorulsa, birçoğumuz böyle olmadığımızı iç dünyamızda itiraf ettiğimiz hâlde dışa karşı savunma mekanizmaları üreterek kendimizi bu listeye dâhil edebiliriz. Ancak doğruluğun ne demek olduğunu Allah Resûlü'nün (s.a.s.) hayatına baktığımızda net olarak görürüz. Bize "Sen, sabırlı mısın?" diye sorulsa, şöyle bir maziye döner, geçmişe dönük hatıralarımız üzerinde bazı makyajlamalar yapar ve "Tabii ki sabırlıyım, benim çektiğimi bir ben, bir de Allah bilir." diyerek kendimizden bir "sabır kahramanı" üretebiliriz. Oysa sabrın ne demek olduğunu ancak Allah Resûlü'nün (s.a.s.) hayatına baktığımızda anlarız. Bize "Sen, elindeki nimetler için Allah'a şükrediyor musun?" diye sorulsa, dört elif miktarı bir "Elhamdülillah" çeker, kendimizi "şükredenler" listesinin üst sıralarına yazarız. Ancak gerçek anlamda şükretmenin ne demek olduğunu, "Senin geçmiş ve gelecek günahların affedildiği hâlde niçin geceleri ayakların yarılıncaya kadar namaz kılıyorsun?" diye soran eşi Hz. Âişe'ye "Ben, şükreden bir kul olmayayım mı?" diyen Allah Resûlü'nün (s.a.s.) hayatında görürüz.
Sayfa 70
187 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.