Sessiz oturabilir miyiz seninle aramızda yaprakların hışırtısından ve ceylanların hayata çıkışından başka bir ses olmadan!
Beni sessiz de sevebilir misin yağmur almış toprağı ve üşüyen kâinatı dinlerken araya dünya sözleri karışmadan!
Biliyor musun çekirgelerin unutulmuş ülkelerin kahrından kuruyan nehirlerin diliyle konuşabilirim seninle duyabilirim seni hiç konuşmadan!
Her an biriciktir. Güzelliği görmekle hayatı dolu dolu yaşarız. Çocuklarımızın yüzünde, bir iyilik ediminde, içten bir duada onunla karşılaşırız. O halde uzan sevgili dost, sen de içindeki güzelliğe. Onu açığa çıkar önce, sonra eğit kendini güzelliği fark etmek için. Her gün gördüğün ve yaşadığın güzellikleri aklında tut. Her gün güzelliği sevdiklerine paylaş. Onar ve onarıl. Şifa ver ve şifa bul.🥀
Syf:131
Bedeninin, ruhunun etrafındaki seslerin farkına var. Mesela şimdi bir nefes al ve etrafındaki beş nesneyi fark et. Bir nefes daha al ve etrafındaki beş sesi duy. Tolstoy'un dediği gibi. "Tek bir zaman var, o da şimdi. Kudret sahibi olduğu muz yegane zaman bu." Duygu ve düşüncelerini kabullen ve anda ol Değerlerinle rabitada ol ve eyleme geç. İnsanın ruhuyla, etrafıyla ve anla rabıta da olması, dünyaya katılması ve hayatın her anının doluluğunu takdir edebilmesi demek tir. O halde hayatın ve nefesinin hakkım ver. Her nefesi bir ilahi bağış olarak coşkuyla içine al. En derinlerde ki hücreleri bile şenlendirecek kadar. Ve usul usul bırak onu.
🥀
Syf:166
"Ruhun mükemmelliğini arzulamayan hiçbir insan değerli değildir." Tarkovski
"Hüzün ne kadar derin oyarsa var oluşunu, o kadar neşe sığar içine." Halil Cibran
"Utanç, fark etmektir. Benim, ötekinin beni gördüğü gibi olduğumu fark etmek." Sartre
"İçini kaz. Orada iyiliğin kaynağını bulacaksın. Ne kadar derin kazarsan o kadar fışkıracak!" Marcus Aurelius
Syf:145
Ciddi zorlanma dönemleri aslında hayatta en çok öğrendiğimiz dönemlerdir, bugün ve gelecek için fener mahiyetindedirler. O yüzden "Hak şerleri hayreyler" diyebilmemiz gerek; bazen bize ulaşan belalar, tekâmül yolculuğunda birer sıçrama tahtasıdır. Onlara basmakla daha ileriye sıçrarız.
🎁
Syf:111
Günümüzde belki en çok ihtiyaç duyduğumuz erdem, tahammül. Birbirimizi olduğumuz gibi kabul etmek, birbirimize patronluk taslamamak. Herkesin biricik ve farklı olduğunu kabullenebilmek. Bir ihtimam ve tahammül ahlakı, aramızda kapanmaz gibi görünen uçurumları birleştirecek ve bizi birbirimize yakınlaştıracaktır.
Sevmeye kendinden başla. Kendini sev ki ötekini de sevesin. Kendini bil, kendini kabullen, kendini sev ki önce kendi içinde bir yolculuğa çık, seni bulunduğun yerden daha öteye taşıyacak iç kaynaklarını keşfet. Gösterdiğin çabayı, ilerleme ve niteliği fark et.
Her birimiz bu dünyada hissedildiğimizi hissetmek istiyoruz. Ben de diyorum ki her yerde O'nun lütfu var. İzleri takip et. Duyulmayanı duy, görülmeyeni gör. Kalbinle gör,Kalbinle duy. Kalbinle kaybol, kalbinde kaybol. Diyorum ki, "elbet bulunur/iyi bir hal üzere kaybolan kişi."
Günümüzde insanlar "Ne şekilde yaşamam gerekir?" sorusunu dikkate almaktansa "Gerçekten ne istiyorum?" sorusuna cevap arıyor.
Ahlaki olandan uzaklaşıyor ve bireysel olana yöneliyoruz. Erdemli bir hayat, yani "iyi olmak" yetmiyor bize, "kendimizi iyi hissetmek istiyoruz. Bir tür "mutluluk tiranlığı'na gönüllü olarak boyun eğmek istiyoruz.
Geçmiş başka bir ülke çünkü geleneksel toplumda mutlu olmak birincil amaçlardan değildi. Mutluluk, ahlaki bir bakış açısının erdem eksenli hayat tasavvuru yerine, psikolojik bakış açısının öznel ve kişisel ideali olarak değişmiştir artık.
"Ortalığı ayağımızla ezip geçeceğimiz bollukta beyaz somun ekmek kapladığında ve süt içinde boğulduğumuzda hiç de mutlu olamayacağız. Oysa son lokmamızı paylaşabilsek
hemen mutlu olabiliriz!" diye yazar Alexander Soljenitsin. İnsanın modern zamanlardaki mutluluk arayışı, mutluluk paradoksu olarak isimlendiriliyor.
Diğer insanların gittiği yönden ayrılma, farklılaşma ihtiyacı olarak beliren özgürlük isteğiyle; kurallara boyun eğme ve alkış arama ihtiyacı olarak beliren onaylanma isteği arasında bir çelişki var.🥀