Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Benim Sofram Bu

Oğuz Akay

Benim Sofram Bu Gönderileri

Benim Sofram Bu kitaplarını, Benim Sofram Bu sözleri ve alıntılarını, Benim Sofram Bu yazarlarını, Benim Sofram Bu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sevdiği şarkılardan birisi de "Yemenim turalıdır, sevdiğim buralıdır" türküsü idi. Nedense bunu sık sık okurdu. Kim bilir belki de canlı bir hatırası vardır. Amma buna dair ağzından bir sey duymadım.
Sayfa 21 - Truva Yayınları
Bu sofra Atatürk'ü yalnızlığından kurtaran bir sofraydı.
Sayfa 18 - Truva Yayınları
Reklam
Atatürk’ün sofrası gerçekte, Türk bağımsızlık ve devrim tarihinin bir portresi idi. Bu sofra bir eğlence sofrası değildi; bir irade, bir devrim sofrasıydı. Yeni Türk Devletini kurma düşüncesi bu sofrada belirdi. Yurt savunması bu sofrada hatırlandı, Milli egemenlik ve onun en belirgin biçimi dan Cumhuriyet olması bu sofrada tartışıldı. Türk tarihine ve diline milli bir kimlik kazandırılması burada ele alındı. Ülke, ulus ve dünya sorunları yine burada tartışıldı. Özetle, ihtilalden devrime, tarımdan endüstriye ve bilimden sanata kadar bütün davaların savaş alanı bu sofra idi.
Sayfa 17 - Truva Yayınları
o kadar sevdiğim milletin beni unutması ruhum için en acı bir azap olur.
Bir gün gene Atatürk'ün sofrasında bulunurlarken onu en neşeli sandıkları bir anda Şefteki rengin birdenbire değişip gözlerinin dolu dolu olduğunu görürler. Şef; hazin, dokunaklı, adeta vasiyete benzer bir sesle der ki: - Arkadaşlarımdan tek bir dileğim var: Ben öldükten sonra beni millete unutturmasınlar. O kadar sevdiğim milletin beni unutması ruhum için en acı bir azap olur. -İsmail Habib Sevük (Saffet Arıkan'dan) İsmail Habib Sevük, Atatürk Sağ iken "Büyük"tü, 10 Yılın Mesafesinden Bakılınca Büyükler Büyüğüdür", Cumhuriyet Gazetesi, 25inci Yıl, Sayı: 8708, 10 Kasım 1948, s. 1-2
Sayfa 653Kitabı okudu
19 Mayıs, her şeyin bittiği sanılan bir günde her şeyin başladığının remzidir (simgesidir).
Sayfa 585Kitabı okudu
Atatürk ve hatay üzerinedir.
Bir Milli Misak davası olduğu için Hatay'a sarıldı idi. Bir suvarede Fransa Büyükelçisine: - Benim davamdır bu. Asla şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz, diye çalıştığı vakit yanında idim. "Taşkınlık" denebilecek gösteriler de yaptı ve yaptırdı idi... Bir akşam Çankaya'da sofrada oturuyorduk. Büyükelçilik de eden bir davetli: - A Paşam, niçin hem kendinizi hem milleti üzüyorsunuz? Almanlar Renani'ye girdiler. Fransa yerinden bile kımıldamadı. Siz yarın bir fırka (tümen) asker yollasanız Hatay'ı alırsınız. Renani için Almanya'ya ses çıkarmayan Fransa, Suriye'nin bir sancağı için bizimle harp edecek değil a. demesi üzerine, başını ona doğru çevirdi, gözleri pırıl pırıl: - Evet, dedi, yarın bir fırka asker yollasam Hatay'ı alacağımızı bilirim. Renani için Almanya'ya ses çıkarmayan Fransa'nın bir Suriye sancağı için bizimle harp etmeyeceğini de bilirim. Ama bir milletin şeref duygusu ne zaman yerinden oynayacağı bilinmez. Ben Suriye'nin bir sancağı için altmış şu kadar Türk vilayetini tehlikeye sokmam, demişti. -Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir?, Ak Yayınları, İstanbul 1966, s.44-45
Sayfa 581Kitabı okudu
Reklam
Garp senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte, bu, böyleydi. Eğer bugün Garp nihayet teknikte bir tefevvuk (üstünlük) gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat da senin değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir. Şunu da söyleyeyim ki; çok zekisin! Malum. Fakat zekanı unut! Daima çalışkan ol!
Sayfa 570Kitabı okudu
Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir... Çoluk çocuk sahibi olmalıdır... Bana bakmayınız. Bu meselede örnek İsmet Paşadır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu iş benim başarabileceğim iş değilmiş.
Sayfa 549Kitabı okudu
:D :D
... fakat hemen her Rumelili gibi, o da pastırmadan ve sarmısaktan nefret ederdi. Şimdi ne yapacaktık? Ev sahibine dedim ki: - Aman birader bize birer demet maydanoz bul. - Vallahi bizim evde yok, saat de on biri geçiyor, komşular uyumuşlardır, dedi. Israr ettim. Nihayet maydanoz bulundu. Ruşen Eşrefle hem çiğniyor, hem gidiyorduk. Çankaya'ya vardık... Salona girdik. Aksi gibi tenhalıktı. Dört beş kişi ancak vardı. Masanın ta öteki ucuna iliştim. Ruşen de yanımda. Gazi : - Kalabalık yok, yaklaşsanıza, diye emretti... Dedim ki : - Paşam, kabil (mümkün) olsa, kapının dışında oturacağız. - Niçin? dedi. - Sizden ketmedemeyiz (saklayamayız). Pastırma yedik, dedim. Hoşuna gitti: - Pekala, aman uzak kalalım, dedi. Neşe içinde bir iki saat geçirdik. -Ali Canip Yöntem
Sayfa 541Kitabı okudu
Muallim Naci'nin "İrca-ı Nazar" unvanlı manzumesinde, Napolyon hakkında söylediği bir mısra, Atatürk için de sahih (doğru) idi: "Her harbe o calip, yine her yerde o galip" Şu fark ile ki, Napolyon için harp adeta bir "satranç" oyunu idi... Atatürk asla bir "sergüzeştçi" (maceracı) değildi. Ve olmamıştı... Bilakis sergüzeştçilerin karşısına dikilir, onları amana getirirdi...
Sayfa 535Kitabı okudu
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.