Benim Sofram Bu kitaplarını, Benim Sofram Bu sözleri ve alıntılarını, Benim Sofram Bu yazarlarını, Benim Sofram Bu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne ber ustür be-süvarem,
Ne çu ester zir-i barem,
Ne hudavend-i raiyyet,
Ne gulâm-ı şehriyarem
(Ne deveye binip gezerim)
(Ne de katır gibi yük altına girerim)
(Ne uyrukları olan bir hükümdar)
(Ne de hükümdarın uşağıyım)
“Mustafa Kemal adı, bütün dünyada on beş yıllık sürekli bir yayın ile ebedileşmiştir. Bunu değiştirerek yeni bir isim alırsanız...” Atatürk derhal sözü kesti: “Bana verilen adın yarısı Türk kelimesidir. Türk adı tarihin başladığı günden beri dillerin ve kulakların alıştığı bir namdır. Ben bu adın büyüklüğüne sığınıyorum. Bu sıfatımla da övünüyorum.”
Atatürk, prensip yaratan yarattığı o prensibe sadıkane bağlanan bir şahsiyetti. Bu, Atatürk’ü seçkin yapan bir karakterdi. Doğruluğuna şüphe etmediği fikri daima müdâfaa ederdi.
Mussolini küstah bir adamdı, Atatürk'ün şahsına dahi dil uzatırdı. Atatürk de ona “Palyaço" derdi. "Türkleri bir düzine sarhoş idare ediyor, sözüne karşı: "Deliler, sarhoşlardan korkar” cevabını verirdi.
“Ben her şey değilim, ben hiçim, ben hiç olurdum, eğer bu millet bana böyle inanmasaydı. Bu millet kılı kıpırdamadan benim uğruma canını vermeye hazır olmasaydı, ben hiçbir şey yapamazdım.”
Sevdiği şarkılardan birisi de "Yemenim turalıdır, sevdiğim buralıdır" türküsü idi. Nedense bunu sık sık okurdu. Kim bilir belki de canlı bir hatırası vardır. Amma buna dair ağzından bir sey duymadım.
Atatürk’ün sofrası gerçekte, Türk bağımsızlık ve devrim tarihinin bir portresi idi. Bu sofra bir eğlence sofrası değildi; bir irade, bir devrim sofrasıydı. Yeni Türk Devletini kurma düşüncesi bu sofrada belirdi. Yurt savunması bu sofrada hatırlandı, Milli egemenlik ve onun en belirgin biçimi dan Cumhuriyet olması bu sofrada tartışıldı. Türk tarihine ve diline milli bir kimlik kazandırılması burada ele alındı. Ülke, ulus ve dünya sorunları yine burada tartışıldı. Özetle, ihtilalden devrime, tarımdan endüstriye ve bilimden sanata kadar bütün davaların savaş alanı bu sofra idi.
Bir gün gene Atatürk'ün sofrasında bulunurlarken onu en neşeli sandıkları bir anda Şefteki rengin birdenbire değişip gözlerinin dolu dolu olduğunu görürler. Şef; hazin, dokunaklı, adeta vasiyete benzer bir sesle der ki:
- Arkadaşlarımdan tek bir dileğim var: Ben öldükten sonra beni millete unutturmasınlar. O kadar sevdiğim milletin beni unutması ruhum için en acı bir azap olur.
-İsmail Habib Sevük (Saffet Arıkan'dan)
İsmail Habib Sevük, Atatürk Sağ iken "Büyük"tü, 10 Yılın Mesafesinden Bakılınca Büyükler Büyüğüdür", Cumhuriyet Gazetesi, 25inci Yıl, Sayı: 8708, 10 Kasım 1948, s. 1-2