Medeniyetlerin belirli zaman ve coğrafya da ortaya koydukları kültür, sanat, mimari ekonomi, siyaset vb. değerlerini yerleşik hayata geçmeleri sayesinde somut ve net olarak görebiliyoruz. Özellikle bizim toplumumuzun yerleşik hayata geçtiklerinde bulundukları şehirleri kendi mimari anlayışlarına göre sınıflandırmaları, kendi sanat görüşlerine göre süslemeleri, kendi dini inanışlarına göre şekillendirmeleri bizim bu şehirler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamızı destekler nitelikte. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın anlattığı bu beş şehirde de Anadolu'ya ilk gelişimizden tutunda Cumhuriyetimiz'in kuruluşuna kadar bu tezahürü görmek mümkün. Yazar gezip gördüğü yerleri eşsiz betimlemeleriyle öyle güzel anlatıyor ki zihninizde beliren mekanlar adeta ete kemiğe bürünüp karşınıza dikiliveriyor. Sanki insan eliyle şekillenen bu yerler beşeri bir hal alıyor. Kendi bahçesini yetiştiriyor, kendi şiirini yazıp kendi türküsünü söylüyor, bazen inzivaya çekiliyor ve bazen neşe saçıyor. Kah savaşa girip yara alıyor kah yaralarını sarıp etrafındakilere ışık oluyor, umut oluyor. Her ne kadar geçmişe özlem duysa da yenileşmekten de günümüze ayak uydurmaktan da kendini alamıyor.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dili her ne kadar ağır olsa da ben okumakta zorlanmadım. Cümleler gayet akıcı olmasıyla beraber her şehir için ayrı bir başlık oluşturulmuş, en kapsamlı olarakta İstanbul anlatılmış. Bence okunması gereken kitaplar arasında tavsiye ederim.