Şükrü Erbaş bir şiirinde, “Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür? Bilmek bütün acıların anasıdır.” der. Kitabı okurken bu dizeleri hissettim..
Eser bir idam mahkumunun son günlerini akıcı bir üslupla anlatarak hayatın önemini sorgulatıyor. Yaşarken farkına varmadığımız, önemsemedigimiz şeylerin ne kadar kıymetli olduğunu gösteriyor. Ölüm kavramını, Mahkumun yaşadıklarını, düşündüklerini ve hissettiklerini betimleyerek çok güzel ve gerçekçi bir şekilde anlatıyor. . Kesinlikle okunmasını tavsiye ediyorum ve incelememi kitaptan bir alıntı ile tamamlamak istiyorum : Ah! Altı hafta boyunca devamlı ölmem ve tüm gün süren bu can çekişme hırıltılarım ne peki? Bazen çok yavaş, bazen çok hızlı yok olan ve artık geri gelmeyecek olan tamir edilmez işkencelerim ne? Darağacında biten bu işkence basamakları ne? Ah! Birkaç saat içinde ölecek olmak ve bir yıl önce, bu günde , özgür ve saf olduğumu , sonbahar yürüyüşleri yaptığımı , ağaçların gölgesinde dolaştığımı ve ayaklarımın altındaki yaprakları ezdiğimi düşünmek !