İyilik ve kötülük bilgisi nasıl etkili ve sağlam bir ahlaki rehberlik ihtiyacı ortaya çıkarıyorsa, ölümlülük bilgisi de iki biçimden birine bürünen aşkınlık arzusunu tetikler: ya herkesin gelip geçici saydığı hayatı, iz bırakanlardan daha kalıcı olacak izler bırakmaya zorlama dürtüsü ya da geçici hayat deneyimlerinin "ölümden daha güçlü" tarafını tatma arzusu. Toplum bu arzunun her iki biçimiyle de beslenir. Bu arzuda kanalize edilmeyi ve yönlendirilirmeyi bekleyen bir enerji vardır. Toplum, isteneni yapabildiği sürece, bu enerjiden "yararlanır", kendi hayat özünü bu arzudan alır. istenen şudur: hayatı "anlaşılır kılan" ve ona "anlam veren" çabalara yol açacak kadar cazip, güvenilir ve itibarlı doyurucu nesneleri arz etmek; hayat süresini doldurmak için yeterince enerji ve emek tüketmekte olan ve yetenekleriyle kaynakları ne kadar fazla ya da eksik olursa olsun her statüdeki insanlar tarafından hakikaten gıpta edilecek ve izlenecek kadar çeşitli çabalar sunmak.
İnsanoğlu, yarattığı düzeni belirleyen, kaos’a karşı koruyan ve kendisinin yönetmediği şeylerin yönetimini devrettiği sürece, kendi kurallarının geçtiği yerde güvende olmaktadır. Ve bu devretme işi ise toplumun gücünün yetmediği ya da risk alamadığı durumlarda bu zaafı Tanrı’nın kadri mutlaklığı, bakiliği ile kapatılabilmektedir. İnsanoğlunun toplumunun, Kaos’a karşı tahammül süresinin az olması ise kendi gerçekliğini ortaya koyabilmesinin mutlaka belirsizliğin giderilebildiği ölçüde giderilmesine bağlı olması toplum ve kaos arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi bir anlamda açıklamaktadır.