“Tarih bir ses çıkaracak olsaydı, bir çığlık, bir inilti, bir haykırış, bir bağırtı, bir böğürtü, bir homurtu, bir haykırış olurdu bu. Neyse ki, tarih konuşamaz – ağzına tıka basa ölüler, küller, çamur, kan, kemikler, ölüler tıkıştırılmıştır.”
Kadın, adama gerdanını açtı, ama adamın öpücükler kondurmasını beklerken öyle bir yara aldı ki, kan kaybından, öteki konukların aklının alamayacağı kadar hızlı bir biçimde can verdi.
Tarih bir ses çıkaracak olsaydı, bir çığlık, bir inilti, bir haykırış, bir bağırtı, bir böğürtü, bir homurtu, bir haykırış olurdu bu. Neyse ki, tarih konuşamaz - ağzına tıka basa ölüler, küller, çamur, kan, kemikler tıkıştırılmıştır.
Metamorfaza inanmayan bir adamdı. Ta ki, bir sabah uyandığında, derisinin ağaç kabuğuna dönüşmüş olduğunu görünceye kadar. Attığı çığlıklar ne kadar yanıldığını doğrular gibiydi. Karısı adı ve soyadının başharflerini gövdesine kazanmayı bitirdiğinde, artık bir ağaca dönüşmek üzereydi.
-
Bir tepeciğe dönüştü, küçük hayvanlar içinde oyuklar
Annesi yerdeki çatlaklara basmaması için onu uyarmıştı, ama dinlemedi, bastı; ve annesi, o günden beri kimsenin açıklayamadığı bir nedenle, merdivenlerden bir kat aşağı yuvarlanıp belini kırdı.
Evin içinde bütün gün yağmur yağdı. Kapı kilitli değildi; dışarıda güneş parlıyordu. Ama onlar içeride kalmayı yeğledi. Öylece, şemsiyelerini açtılar, bir süre sonra da boğuldular...
Sabah gazetede, kendi ölüm haberini, bir tekne kazasında öldüğünü okudu. O gün bir tekne aldı, nehre açıldı. Tekne alabora oldu, adam boğuldu. Hayatı boyunca her okuduğuna inanmış bir adamdı.