Kitabın özü bir Hint efsanesi üzerine kurulmuş. Hikaye başından sonuna çok ilginç. Hint tanrıları bile hikayeye katkıda bulunuyor.
Kahramanlara gelirsek; Bir köşede iki can arkadaştan kibar, mürekkep yalamış, ticaretle uğraşan, üst tabakadan gelen zarif genç Şridaman ve arkadaşına canı gönülden bağlı, halkın bağrından kopup gelmiş, bedenen çalışarak geçimini temin eden, eğitimsiz ama güçlü ve adaleli vücuda sahip Nanda. Karşı köşede ise tanrıçalara layık kıvrak bir vücuda, gençliğe ve güzelliğe sahip Sita. Gönlü Sita' ya kayan Şridaman onunla evlenir ama Sita zamanla her zaman etraflarında olan Şridaman' ın dostu Nanda’ ya aşık olur.
Her şey bu üçü arasında cereyan ediyor. Yazar bize bir yandan bu acayip ilginç efsaneyi aktarırken, bir yandan da beden ve ruh güzelliği üzerinde yüksek sesle çeşitli düşüncelerini aktarıyor.
Bir ara Sita’ nın kocasının kim olacağı hakkında öyle bir tartışma yaptılar ki dumura uğradım, açıkçası buna ben bile bu soruya hemen bir yanıt veremedim. Eh neticede ermişin çözümü akla yakındı.
Efsane hakkında çok yorum yapamayacağım, ibret olsun diye uydurulmuş, yazar ise acayip mi acayip efsaneyi bir Hintli olarak doğmuş gibi doğal bir şekilde aktarmış.