Ömer Seyfettin’ in kaleminden güzel bir hikaye. Güçlü, çarpıcı, etkileyici. Değerlerimizin hayatın gerçekliğinde şekillenişi kurgudaki çetrefilli çatışma üzerinden irdeliyor Ömer Seyfettin.
“Otuz yaşına kadar Anadolu’da uğramadığı şehir kalmadı. Kimseye boyun eğmedi. Minnettar kalmadı. Ekmeğini taştan çıkardı. Alnının teriyle kazandı. Çok çalıştı. Emsalsiz işler meydana getirdi. Pek az kazanca kanaat etti. İçinde “mukaddes ateş”ten bir alev bulunan her mucit gibi para için değil, sanatı, sanatının zevki için çalışıyordu. “Çeliğe çifte su vermek” onun aşkıydı. Gönüllü gibi muharebelere gittiği zamanlar yeniçerilerin, sipahilerin, sekbanların içinde “Ali Usta işi”nin methini işittikçe tadı dille anlatılmaz manevi bir zevk duyardı.”
Diyet hikayesi bizlere iyilik be kötülüğü anlatmış. Diğer hikayelerinde olduğu gibi bu hikayesinde de bir kahramana yer vermiştir. Koca Ali adlı bu kahramanımız iftiraya gelemeyen, namuslu, çalışkan bir insandır.
Bir iftira sonucu elinin kesilmesine karar verilen Koca Ali, halkın ısrarları sonucu diyetini, hizmetçilikle ödemesine karar verilir. Haksız yere yapılan eziyetlere katlanamayan Koca Ali, boyundurluk altında yasamaktansa kendi elimi keser kendi diyetimi öderim dercesine elini keser ve dükkandan çıkar. Bir daha da görülmez…
"Kula kul olmak, şu ölümlü dünyada birisine gönül borcu duymak, acıların en ağırıydı."
Diyet, hayatın gerçeklerini yüzümüze çarpan bir hikaye. Aslında tamamıyla üzerinde oynanmadan her çevrede bulunan insanları her ne kadar hikayeleştirerek anlatsa da varlığını öyle ya da böyle belli ettiriyor. Bazı hikayeler vardır, bittiğinde gülümsersiniz ve masal gibi kalır, bazı hikayeler de adeta nasihat niteliğindedir. İşte bu hikaye kesinlikle nasihat ve ders çıkarılması gerekenlerden bir tanesidir.
Keşke ilkokul çağlarımızda okutsalardı hayatın içinden kesitler ile her daim aklıma gelir.
DiyetÖmer Seyfettin · Karbon Yayınları · 20184,077 okunma
Onun fikrince kitaplar "hakikat'in" üstüne gelişigüzel yığılmış birtakım zarif, süslü, kıymetli kerpiçlerdi.Bu kerpiçleri toplayıp bir tarafa atmayan, mümkün değil, hakikati göremezdi.
Hakikat kitapta değil, hayatın kendisi idi.
Kitaba inanan esir olur, zihni katılır.kafası kerpiçleşirdi.Hâlbuki, ancak her gün değişen, hiçbir kavramın dar çerçevesine sığmayan hayat okunmaya layıktı.Hayatın her adımında binlerce garibe , binlerce sır, binlerce dalavere gizliydi.
İlim, hikmet, hars, felsefe ,irfan, hep hayatın içinde idi.