"Seküler Demokrasi" veya "Laisizm" insana önce haklar ve sosyal güvenceler sunsa da onu iki tehlikeyle baş başa bırakır: İnsan ya belli çıkar gruplarının, dev sermaye topluluklarının komplolarına kurban olup köleleşir. Ya da diğer insanları sınıfsal bir diktatörlüğün baskısı altında ezer.
“Bana göre bireye musallat olan zorlukların, habire yolunu kesen sıkıntı ve engellerin kaynağı, sırf kendisi değil, aynı zamanda yaşadığı toplumla ilişkisidir. Gelişmiş ve uygar bir toplum, değeri ne olursa olsun ferde insanca yaşama güvencesi sunar. Geri kalmış bir toplum ise bu güvenceleri sunmaz, sunma imkanından yoksundur.”
Medeniyetimiz inşa ederken ihtiyacımız ola-
cak bir sürü araç gereci Batı Medeniyetinden
almamız gerekir. Örneğin bazı araçları üretemi-
yorsak, bunları dışarıdan ithal etmemiz gerekir.
Gün gelip kendi ürettiklerimiz sayesinde bunlarada muhtaç olmaktan kurtuluruz.
"İslam medeniyeti... Grek kültürüyle, Hint ve İran Medeniyetleriyle etkileşime girmiş onlardan beslenmiş ve etkilenmiştir. Çünkü hiçbir medeniyet, dışarıdan bir şey gelmeksizin cam fanusta doğup gelişmez."
"Avrupalı için bilimsel ilerleme, sadece kendi aklına özgü bir ayrıcalık, uygarlık onun yaratılıştan gelen fıtratı, sömürgecilik ise uygarlığının Avrupa sınırları ötesine taşınmasıydı."
Medeniyet; sorunlara karşı karamsar değil iyimser bir bakış açısıyla ödev/sorumluluk bilincini kuşanmış bir toplum tarafından kapsayıcı bir şekilde inşa edilebilir organizasyondur.
Yükselen kalkınan toplum ödevleri bakımından fazlalığa sahip bir toplumdur.
Örneğin Hindistan belli bir üretim fazlalığına sahip olduğu için yıllık gayri safi hasilasinin %2 yeni projelerin finansmanında kullanmaktadır.
Çin ise %16 'sini kullanmaktadır.
Orta Asya yönetimi halkının ödev bilincine çağırmş bunu özendirmiştir.
Kur'an'ın Kerim'de Müslümanları önce ödev ve sorumluluklarını gözetmeye, bunların gereklerini yapmaya davet etmiştir.
Haklar doğal olarak bunu takip etmiştir.(1)
(1) Şam, Milli Birlik Külübü, 29 Ağustos 1960 tarihli konferans/ konuşma
Not: Rakamlar Konuşmanın Yapıldığı Döneme İlişkindir.
Mâlik bin Nebî / Düşünceler SH,21 -35,
~ Mana Yayınları
Asıl tedavi,
şartlar ne olursa olsun var olan toplumsal po
tansiyelleri kullanarak bir medeniyet inşa et.
mektir. "Bu medeniyet, medeniyet öncesi döne.
min engel ve kalıntılarından kurtulduğu ölçüde
aşamalı olarak kendi enstrümanlarını üretecektir.
İnsanın ne kadar kötülük içinde olursa olsun benliğinde var olan iyiliği yitirmediğidir. Çünkü yüreğinde asıl olan iyiliktir. Kötülük ise gelip geçici bir durumdur.
Bütün bunların anlamı, iyiliğin de
her canın derin ve güçlü bir şekilde hissettiği
olduğudur.
Kuzey Afrika insanının kullandığı
bir deyime kalmıştır: "Azığı yiyor, ölümü bekliyoruz." Varlığının sebep ve hikmetlerini tamamıyla
yitirmiş bir toplumu ifade etmek için bundan
daha güzel bir cümle olabilir mi?
"Batı toplumu, varlığının temellerini oluşturan geleneksel dayanaklarını yitirmiş durumdadır. Ondokuzuncu yüzyılda Avrupalıyı 'gerilim'in zirvesine taşıyan dayanakların yerinde yeller esmektedir."