Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebiyatımızın İçinden

Mehmet Kaplan

Edebiyatımızın İçinden Sözleri ve Alıntıları

Edebiyatımızın İçinden sözleri ve alıntılarını, Edebiyatımızın İçinden kitap alıntılarını, Edebiyatımızın İçinden en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Özdemir Asaf
Çağırdım geldiler. Oturmasalar ölürdüm. Oturdular öldüm Anlamadılar. Kelime oyunu gibi gözüken bu misraları psikolojik olarak şöyle tefsir edebiliriz: Ben, eşyaya veya sen'e karşı açıktır. Husseri şuurun bu haline yönelmeklik (intentionalité) diyor. Fakat ben, konusu ile birleşince kendi varlığını kaybeder gibi oluyor. Sandalyede oturan insanın altında, sandalye nasıl varlığını muhafaza ediyor, fakat yok olmuş gibi görünüyorsa, varlığı kavrayan şuur da adeta yerini kendisine misafir gelen şeye bırakıyor. Ben, varlıktan uzaklaşınca kendi mevcudiyetini hisseder. Sevgilisi gelmeyen âşık kendi kendisini duyar. Bu suret le yokluk varlığı doğuran bir kuvvet haline geliyor. Özdemir Asaf "Düşüngü" (?) adlı şiirinde bu durumu şöyle anlatıyor: Hepsinin gelmesini bekleme Bir kişi gelmeyecek. Sen alışmayasın diye Korkmayasın diye Düşünesin diye.. Kendine yetmen için Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde Sen kaçmayasın diye.
Sayfa 301 - Dergâh yayınevi #şiir #edebiyat
Dramatik Görüş
Bütün yaşadıklarımızı, gençlerin deyimiyle "yaşantı"larımızı anlatmasını bilseydik Türk edebiyatı ne kadar zengin olurdu. O zaman basmakalıp sözleri söylemekten kurtulur, sahiden konuşmaya başlar, birbirimizi daha iyi anlar ve severdik. Fakat bugün bile bu düşünceye tamamıyla zıt bir epik edebiyat akımı var. Edebiyatçıların çoğu kendi kendileri olmaktan korkuyor, yüzlerine basmakalıp ideolojilerin maskelerini takıyorlar, sahneye ve romana o maskelerle çıkıyorlar. Fakat şunu iyi bilelim ki Batılı her zaman olduğu gibi bugün de epik değil, dramatik insan görüşüne bağlıdır. Çünkü hayatın bin bir tezatlı kuvvetleri ortasında ayakta durmaya, ilerlemeye ve yükselmeye çalışan gerçek insan, epik olmaktan ziyade dramatik bir hüviyeti haizdir. Hisar, nr. 8, Ağustos 1964.
Sayfa 280 - Dergâh yayınevi #hikâye #şiir
Reklam
Yaşamak elbette okumaktan önemlidir.
Sayfa 10 - Dergâh Yayınları/ 5.baskıKitabı okuyor
Bana Seni Gerek Seni
Dıranas'ın şiirlerini okurken, hep güzellikleri, aşkları tatmakla beraber, yine de kendisini ve kâinatı bomboş hisseden insanın trajedisini hissettim. Asırlar önce Yunus boşuna: Bana seni gerek seni diye dövünmüyordu. Aynı boşluk duygusu Tanpınar, Cahit Sıtkı ve Orhan Veli'nin şiirlerinde de görülür. Onlardan sonra gelen nesiller bu boşluğu ideoloji ve içki ile doldurmaya çalışırlar. Tabiat ve aşk da onlara bir şeyler söylemez. Dıranas'ın şiirleri, sadece okununca insana bir güzellik izlenimi vermekle kalmaz, üzerinde uzun uzun durulacak duygu, düşünce, hayal ve sembolleri de ihtiva eder. Bu kısa yazıda onları belirtmeme imkân yok. Zaten onların sırlarını birkaç okuyuşta bulmak da kolay değildir.
Sayfa 210 - Dergâh yayınevi #şiir #insan
Sevgi ve Şiir
Bundan dolayı Sait Faik'te sefalet ile şiiri yan yana buluruz. O, sevginin mucizesini anlamıştır. Çocuk hayalinin, değneği küheylân yaptığını bilir. İçinizde sevgi yoksa, hayatta en güzel şeyler bile size çirkin ve mânasız görünür. Fakat seviyorsanız, iş değişir. Üstü gazete örtülü bir yemek masası, acı zeytin yağı kokusu, güftesi bayağı şarkılar ve adi havalar bir şiir mevzuu olur.
Sayfa 191 - Dergâh yayınevi #edebiyat #şiir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ilk bakışta bir fantezi, bir alay gibi görülmekle beraber, büyük bir ciddiyetle okunması ve üzerinde derin derin düşünülmesi lazım gelen bir eserdir. Ahmet Hamdi Tanpınar bu romanıyla bizim içtimaî hayatımızın gizli noktalarına kuvvetli bir projektör çevirmiştir. Okuyanlardan birçoklarının gözleri bu ışıktan rahatsız olacaktır.
Reklam
Nietzsche, neşeyi mustaripler yarattı, diyordu. buna ilâve edebiliriz: Şiiri de...
İnsan, alıştığı şeyleri farketmez. Bir eski Türk şairi bu gerçeği şu mısra ile ifade etmiştir: O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler.
Kültür ve medeniyet sadece fikir, sanat ve edebiyat değildir. Kelimenin en geniş mânasıyla yaşayış tarzıdır. Sofra, misafirperverlik, sevgi ve müsamaha da buna girer.
''Sünbülî'' kelimesinin karşılığı şöyle veriliyor: ''Hafif bulutlu, yağmursuz, hoş ve serin hava.'' Bana öyle geliyor ki bugünkü Türkçemiz böyle içi dolgun ve nüanslı kelimeler bakımından çok fakir. Divan edebiyatı, altı yüz yıl, mahdut sayıdaki kelimeleri işleye işleye elmas gibi etrafa ışıklar serpen bir madde haline getirmişti. Bir ''meh'' , bir ''cânan'', bir ''rind'' kelimesinin zihinde uyandırdığı atmosferi bugünkü dil ile ifade etmemiz hemen hemen imkansız.
Geri17
119 öğeden 106 ile 119 arasındakiler gösteriliyor.