1800'lü yılların İngilteresi'nin küçük bir kasabasına gidiyoruz. Buradaki çeşit çeşit insanı ve bu insanların aralarındaki ilişkileri okuyoruz. Tabii ki Jane Austen deyince akla genç kızlar ve evlilik geliyor. Ama Jane Austen, aynı zamanda İngiliz toplumunu ve geleneklerini mizahi bir bakış açısıyla ele alıyor.
Emma, biraz şımarık ve burnu havada bir genç kız. Hem kasabanın ileri gelenlerinden olduğu için hem de çok genç ve güzel olduğu için kendini üstün görüyor. İnsanlar hakkında yorum yapmaya bayılıyor ve birilerine çöpçatanlık yapmak hoşuna gidiyor. Diğer yandan kendisine sorarsanız asla evlenmeyecek! Birtakım entrikalar, birtakım yanlış anlaşılmalar ortaya çıkıyor tabii ki. Bu kadarı ilginizi çektiyse okuyun derim.
Ön yargıların, iddialı ve kesin tahminlerin, insanların hayatlarına burun sokmanın ne gibi sonuçları olabileceğini harika bir biçimde anlatmış yazar. Her bir karakter itinayla işlenmiş. İlk yarısı biraz sıkıcı gelse de karakterlerin anlaşılması için bu gerekliymiş, sonradan anladım. Austen, karakterleri öyle konuşturuyor ki onları artık üsluplarından tanıyabiliyoruz. Olaylardan çok karakter gelişimi ön planda diyebilirim. Bu özelliğiyle Emma'nın yazarın ustalık eseri olduğuna ben de ikna oldum şahsen.
