Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Eyüp Sultan ve Haliç

Ziya Şakir

Eyüp Sultan ve Haliç Sözleri ve Alıntıları

Eyüp Sultan ve Haliç sözleri ve alıntılarını, Eyüp Sultan ve Haliç kitap alıntılarını, Eyüp Sultan ve Haliç en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Resûlullah Efendimiz’in (sav) Halifesi Hazreti Osman zamanında (Araplar) Bizans surlarını muhasara etmişti. Fakat bu ordu, hem kifayetsiz ve hem de muktedir kumandanlara malik olmadığı için bir müddet sonra muhasarayı ref’ederek (kaldırarak) geri çekilmek mecburiyetini hissetmişti.
— Ya Ebubekir! Hicret için acele ettikçe sana, sabretmeni tavsiye ediyordum. İşte artık vakit geldi. Gidiyoruz, dedi. Ebubekir, gidiyoruz sözünden o derece büyük bir memnuniyet hissetti ki, bunu daha iyi anlayabilmek için: — Anam, babam sana feda olsun Ya Resûlullah! Beraber mi gidiyoruz?
Reklam
Mukaddesata karşı pek hürmetkâr olan birinci Sultan Ahmet türbe–i şerifeden cami avlusuna bir pencere açtırmıştır. Hacet penceresi denilen bu pencereye, altın ile karışık tunçtan, son derecede sanatkârane bir parmaklık yaptırmıştır. Bu parmaklık bugün bile, som altından imal edilmiş gibi, parıl parıl parlamaktadır.
Bizanslılar Haliç’e Hirisokeras adını vermişlerdir. İki kelimeden mürekkep olan bu isim, Altın boynuz demekti. Sonradan Avrupalılar bu ismi “Korendor” olmak üzere, kendi lisanlarına tercüme etmişlerdir.
Garabeti itibariyle dikkate şayan bulduğumuz bu yazıyı, aynen aşağıya dercediyoruz (yayınlıyoruz). …Önümde bekçi kılıklı bir adam belirdi. Elindeki kazmaya dayanarak, benimle şöyle bir muhavereye girişti: — Merhaba, Efendi! — Merhaba. — Bir yer mi istiyorsun? Şurada bir mezar hazırladım. Pek ruhaniyetli bir yerdir. Hem de ucuz. Merak ettim. Mezarcı olduğunu anladığım bu adamı söyletmek istedim. — Ne kadar? — Kırk lira. — Çok. — Çok mu? Bu mezarda, evliyaullahtan Şeyh Sadun hazretleri yatardı. Böyle mübarek bir kabirde yatmak için kırk lira çok görülür mü? Onun yüzü suyu hürmetine bu kabirde yatanların sualleri de asan (kolay) olur. — Nasıl sual? — Sen, pek cahil bir kimseye benzemiyorsun, galiba ahiret işleriyle hiç alakan yok. İnsan ölüp de kabire girdikten sonra sual melekleri gelmezler mi? — Gelirler. — Rabbin, dinin kim diye sual etmezler mi? — Ederler. — İşte, ben de ondan bahsetmek istiyorum. Malum ya, bu sual meleklerine derhal cevap vermek lâzımdır. Cevap uzadıkça, ölünün azabı da çoğalır. — Eeee… Başka kabirlerde zor cevap verilen bu sualler, senin gösterdiğin şu kabirde niçin kolaylaşıyor. — Burada, Allah sevgili kullarından bir evliya yatmıştır da onun için. Burası, işte böyle kerametli bir yerdir. Eğer istersen sana burayı otuz liraya da verebilirim, dedi
Eyüpte medfûn bazı mühim eşhasın listesinde dikkatimi mucib oldu. Yanlış olabilir: 46. Son devrin meşhur şairlerinden Mehmet Akif’in kabri, 48. Önüne geleni hicvettiğinden dolayı, Topkapı Sarayı’nın odunluğunda saray baltacılarına boğdurulan meşhur şair Baki’nin kabri,
Reklam
Eyüp Sultanın en büyük ehemmiyeti, mezarlıkları idi. Birçok abid ve salih kimseler, Hazret–i Hâlid’e komşu olmayı isterler ve Eyüp kabristanına defnolunmalarını vasiyet ederlerdi. Eyüp öteden beri bir mezarlık mahşeri halinde idi. Memleketin her bir ihtiyacını inceden inceye düşünmüş olan Fatih, istikbalde buranın büyük bir kabristan olacağını keşfetmiş, buraya birçok lahit inşa ettirmişti.
Zekai Dede Efendi Türk musikişinaslarının içinde ilk defa olarak Garp notasını da öğrenerek alafranga dediğimiz Avrupa musikisine vukuf kesbetmişti
Emevî Saltanatının birinci hükümdarı olan Muâviye bin ebu Süfyan, birinci İslâm ordusunun muvaffakiyetsizliğini tamir etmek için, ondan daha mükemmel bir ordu tertip etti. Bu orduyu, o tarihte Emevîlerin en maruf (bilinen) kumandanlarında Süfyan Bin Avf’ın idaresine verdi. Aynı zamanda, Ashab–ı Kiramdan Hazret–i Hâlid Ebu Eyüb–ü Ensarı, İbn–i Abbas, İbn–i Ömer, İbn–i Zübeyr gibi zevatı muhteremeyi Medine’den Şam’a getirterek orduya terfik ederek (yanına katarak) İstanbul’a gönderdi. Hicretin, 48’inci ve 49’uncu senelerinde Bizans surları önünde çetin bir harbe girişen bu ordunun mübarek şehitlerinden biri de Hazret–i Hâlid’di.
İstanbul halkı, öteden beri evliyalara hürmet gösterirler ve onların ruhlarından daima istimdat (yardım) ve istişfa ederler (şifa isterler) ve sık sık muhtelif evliyaların ziyaretlerine giderlerdi.
Reklam
Arpacı Hayrettin mescidi, İstanbul’da yapılmış olan mescitlerin en eskisidir. Tarihi bir kıymeti haizdir.
Asırlardan beri halk arasında devam eden itikada nazaran: Hazret–i Hâlid’i ziyaret ettikten sonra, evvela Sümbül Sinan hazretlerini ve sonra da Merkez Efendiyi zâtın türbeleri, birbirlerine bağlı olan, bir ziyaretgâhı enamdır.
Hazret–i Hâlid’in türbesinde ilk defa olarak kılıç kuşanan padişah, İkinci Sultan Beyazıt’tır. Fatihin vefatı esnasında İstanbul’da bulunan ve Konya’daki Hazret–i Mevlana Celaleddin Rumi’nin ahfadından (torunlarından) Çelebi Emir Şemseddin Efendi tarafından teberrüken kendisine kılıç kuşatılmış ve o tarihten itibaren de bu merasim, artık bir adet ve anane halini almıştır.
“Litüf tühannel Kostantiniyete Felenimel Emirü Emiruha Velenilmel ceyşü Zalikel ceyş.”
Memleketimizin tabii servet ve ziynetlerini görmüyor muyuz? Yoksa göremiyor muyuz? Malûm olan bir hakikat varsa, gördüklerimize de kıymet vermiyoruz. Ve onlara karşı gösterdiğimiz kayıtsızlıklarla, bilhassa yabancıları hayretlere düşüyoruz.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.