Seyyid Kutub'un İslâm'da sosyal adalet, Cihan sulhu ve İslâm isimli kitaplarından faiz ile alakalı bölümlerin alındığı derleme bir eser. İçerisinde faiz ve sadaka, faizin getirdikleri, faizin acı sonuçları gibi konunun birkaç başlık altında anlatıldığı ince bir kitap. Temas ettiği noktalar, ayet ve hadisler ışığında konuya açıklık getiriyor.
~
Faiz nizamı salt ekonomik açıdan kusurlu bir nizamdır. Dr. Şaht 1953 yılında Şam'da verdiği bir konferansta şöyle demiştir: "Sabit bir rakamsal hesaplamayla, açıkça ortaya çıkmaktadır ki, yeryüzündeki malların tamamı sayıları çok az olan bir faizci zümrenin elinde toplanmıştır. Borç veren faizci bütün işlerde daima kazanır. Borç alanın ise hem kazanması hem de kaybetmesi mümkündür. Bunun sonucu olarak paralar daima kazananın elinde toplanır." Şu anda da yeryüzünün en büyük servetlerine gerçekten sahip olan yalnızca birkaç bin kişidir.
Tasarruf sahipleri paralarının en çok kâr getirmesi için çalışırlar. Sanayi ve ticaretin ihtiyacının çoğalması ve kazançlarının değerinin artması için paralarını piyasadan çekerler. Sıkıntılarının şiddetlenmesi üzerine ticaret ve sanayiyle uğraşanlar işlerinin kâr getirmediğini görürler ve kendilerine bir kâr sağlamayan, bir şey kazandırmayan iş sahalarına para yatırmazlar. Milyonlarca kişinin çalıştığı bu iş sahalarına yatırılan malın miktarı azalınca fabrikaların üretim kapasiteleri düşer, çalışan işçiler açıkta kalır. İş bu dereceye vardığında, mala olan talebin azaldığını veya durduğunu göre faizciler yavaş yavaş paranın değerini düşürürler. Sanayi ve ticarette çalışanlar bu sefer faizcilere yönelirler. Hayat yeniden rahat bir şekilde cereyan etmeye başlar. Böylece, dünya ekonomisinin zaman zaman rahatladığı, zaman zaman krizler içine düştüğü bir dümen döner durur. Bunun ardından, tüketiciler faizcilere farkında olmadan bir haraç verirler. Çünkü faizli para alarak çalışan tüccar ve sanayiciler, borçlandıkları faizi tüketicilere yüklemektedirler. Sonuçta tüm paranın faizcilerin cebine girmesi için tüketim mallarını pahalandırıyor ve paranın yükünü halkın omuzlarına yıkıyorlar.
Oysaki zekât, hayatın tüm yönlerinde faizci nizamın sağladığı garantilerden hiçbirisine ihtiyaç hissettirmeyecek bir dayanışma ve garantiye sahip olan toplumun temel prensibidir. Zekât müessesesi şimdi bu neslin nazarında sadece gülünç bir şahsi bağış durumuna düşürülmüştür. Öyle ki çağımızda bu esas üzerine hayatın kurulacağına inanmaz olmuşlardır. Devlet bunu müslümanlardan ferdi bir bağış olarak değil, farz bir hak olarak alır. Bununla müslüman toplumdan yeterince gelir sağlayamayanların hayatını garanti altına alır. Böylece toplumdaki her fert kendisinin ve çocuklarının geçimini her halükarda garantide hisseder.
"Şayet yapmazsınız (faizi terk etmezseniz) bunun Allah ve Elçisi'ne açılmış bir harp olduğunu bilin." Bakara, 279
Ne korkunç! Allah'a ve Resulü'ne karşı açılmış bir harp... İnsan ruhunun karşı karşıya geldiği bir harp... Cereyan tarzı belli, akıbeti belli, korkunç bir harp...
Resulullah (sav) fetih günü hutbesinde cahiliye devrine ait olup, borçluların üzerinde İslâm'ın gelmesinden sonra bile uzun müddet devam etmekte olan faiz borçlarının kaldırılmasını emretti. İlk kaldırdığı faiz, amcası Abbas'ın faiziydi. Resulullah (sav) bu hutbede şöyle buyurdu: "Cahiliye devrine ait her türlü faiz kaldırılmıştır ve şu iki ayağımın altındadır. Kaldırdığım ilk faiz de Abbas'ın faizidir."
Kitap son olarak "kaybedenler ve kazananlar" başlığına yer veriyor. Bizzat rızkı veren olması dolayısıyla malın asıl sahibi Allah'tır. Muhtaçların, bu mal üzerinde gerçek sahip olmaları sebebiyle belirlenmiş hakları vardır. Bu hak onlara malı elinde bulunduran kişinin eliyle ulaşır. İşte İslâm'ın mal konusundaki esas görüşü budur. Mal Allah'ın malı olduğuna göre, malın ilk sahibi olması dolayısıyla malın verileceği yerleri, mala sahip olacak, onu arttıracak ve onu infak edecek kişileri belirlemek O'na aittir. Malı eli altında bulunduran kişi o malı dilediği gibi kullanma hakkına sahip değildir. İşte burada Allah, mala sahip olan kişilere mallarının güzelce artması ve korunması için en uygun yolu gösteriyor. Ki bu, akrabalara, ihtiyaç sahiplerine ve yolda kalmışlara verme yoludur. Genel bir ifadeyle sadece Allah yolunda infak etme yoludur.
•
Yazar genel itibarıyla konuyu ayet ve hadisler ışığında açıkladığından dolayı eser oldukça anlaşılır, ayrıca kitap ince olması sebebiyle okurken sıkılmıyorsunuz.
Oku, yaşa, anlat düsturu ile.. kitapla kalın.