Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Batı Terörünün Felsefecileri

Gerçek Hayat Dergisi - Sayı 983 (26 Ağustos-1 Eylül 2019)

Gerçek Hayat Dergisi

Gerçek Hayat Dergisi - Sayı 983 (26 Ağustos-1 Eylül 2019) Sözleri ve Alıntıları

Gerçek Hayat Dergisi - Sayı 983 (26 Ağustos-1 Eylül 2019) sözleri ve alıntılarını, Gerçek Hayat Dergisi - Sayı 983 (26 Ağustos-1 Eylül 2019) kitap alıntılarını, Gerçek Hayat Dergisi - Sayı 983 (26 Ağustos-1 Eylül 2019) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"RESMÎ TARİH ve LOZAN!.."
- "... Resmi tarihin üzerinde koruyucu bir zırh olduğu için rahatça konuşulup, tartışılabilen bir alan olmamış. Hakkında bilimsel diyebileceğimiz kitaplar, hala bugün bile yazılamamış. Hukuki olarak doktora tezleri yaptırılmalı, siyasi, hatta edebi olarak eleştirileri yapılmalı. Bugüne kadar dört başı mamur bir Lozan kitabı yazılamadı. Bu konuda tarihçiler suskun olduğu için sık sık Cumhurbaşkanımızın konuşmalarına atıfta bulunmak zorunda kalıyoruz. Tarihçilerin sustuğu bir ülkede Cumhurbaşkanı tarih öğretiyor. Cumhurbaşkanımız, Lozan meselesine şöyle bir formül bulmuştu “Sevr’i gösterip Lozan’a razı ettiler.” Sevr onu ortaya atanların bile uygulanmayacağını bildiği ölü doğmuş bir anlaşmaydı. Lozan’da İsmet İnönü başarılı olamadı. Başarılı olabilecek ne diplomatik kariyeri ne birikimi vardı ne de dünyada neler olup bitiyor bunu kavrayabilecek bir kapasiteye sahipti. Dolayısıyla orada sağlanabilen şey şuydu, Türkiye’nin bağımsız bir devlet olması güvencesi. Bir de kapitülasyonların kaldırılması konusu dışında öyle dişe dokunur bir başarı söz konusu değil. Elbette bu ikisinin elde edilmesi önemli olmakla birlikte, zaferimizin karşılığı bu olmamalıydı. Bunların hiçbiri başarılamadığı için Lozan’da İsmet Paşa’nın bir başarısından söz etmemiz mümkün değil..." (Mustafa Armağan ile Mülakat-4 Şubat 2019)
"OKUMA YÖNTEMİ..."
- "... Dört kurşun kalemle okuma yöntemi tavsiye ediyorum. Yeşil kalemle kavramların altı çizilecek, kırmızı kalemle önemli satırların altı çizilecek, mavi kalemle atlanmaması gereken yerler işaretlenecek, kurşun kalemle ise boşluklara notlar çıkartılacak. Altını çizerek okumak vakit alıyor, ama zaten çok kitap okumayı tavsiye etmiyorum. Kavramları bulmak için durmayı, düşünmeyi ve zihinleri aktifleştirmeyi tavsiye ediyorum. Benim hedeflediğim şey, Müslümanca düşünme melekeleri, medeniyet perspektifi ve dil zevki kazandırmak. Dil zevkinden kastettiğim şey, Türkçeyi kavramsallaştırmalar yapabilecek bir şekilde kullanması. Disiplinler arası okuma yaptığı zaman, farklı disiplinlerden hangi kavramları nasıl ödünç alabileceğini, nasıl kavramlar inşa edebileceğini görecek..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
Reklam
"NİMET BİR İMTİHANDIR!.."
- "... Teslimiyet ve temsiliyet sorunumuz var! Müslümanlar hakikate hakkıyla teslim olamadıkları için, hakkıyla temsil edemiyorlar. Deizm de bence oradan kaynaklanıyor. Bu dünyanın ayartısı daha cazip geliyor. Müslüman dediğin kişi dünyevi nimetleri elinin tersiyle itmesini bilen kişidir. Nimet bir imtihandır. Herkes şikayet ediyor ama çok fazla kafa yormuyoruz..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"İNÖNÜ KONUSU BİTMEZ!.."
- "... 1930 yılında mübadele meselesi olmuş, Türkiye’den 1 milyon insan gitmiş oradan 300-400 bin insan gelmiş ve bunların sorunları var. Yani bir şeylerin konuşulması lazım ama konuşulmuyor. Başbakan Venizelos ülkeye çağrıldı ve kral protokolüyle karşılandı. Türk-Yunan dostluk anlaşmaları imzalandı. 1930’lu yıllarda Türkiye Yunanistan’a
"İNÖNÜ'DEN SONRA CHP..."
- "... İnönü döneminin gücü mümkün değil. 1934 ve 1935’lerde devlet Cumhuriyet Halk Partisi’ni içine alıyor. CHP’de devleti kendisine bağlıyor ki 1950’de seçimleri kaybedip de muhalefete düşünce, devlet malını ve parti malını ayırmak Demokrat Parti’nin yıllarını aldı. Halkevi dediğiniz binaları devlet yaptırıyor ama CHP’nin mülkiyetinde. Kendisini devlet olarak gören bir parti var. İş Bankası hisseleri gibi mülkiyet meseleleri yaşandı o dönemde. CHP, çok partili hayata geçildikten sonra tek başına iktidara gelemedi. 1973 ve 1977’de çoğunluğun partisi haline gelmekle birlikte bir iktidar dönemi yaşayamadı. Bugünkü CHP, eski dönemin özlemiyle yanıp tutuşan, “tekrar o tek parti iktidarı elimde olsa da göstersem gününü” türünden bir anlayışla devam ediyor diyebiliriz. “Biz hancı, siz yolcusunuz” anlayışının İnönü ve ekibinden bugünkü CHP’ye miras kaldığını görebiliriz. Burada bir anlayış zehirlenmesinin sonuçlarını görüyoruz. Parti kendini sistemin dışına itecek. Ancak o zaman İnönü’nün gerçekten öldüğüne kanaat getirebileceğiz. CHP’nin uzatmaları oynadığı kanaatindeyim. 1950 ve 1960’ta böyle olabilirdi ama Türkiye artık o dönemin çok ötesinde. Bir gelişme ve farklılaşma yaşanan Türkiye’ye, CHP’nin verebileceği hiçbir şey kalmadı. Türkiye’ye yapabileceği en büyük iyilik, kendisini kapatmasıdır!.." (Mustafa Armağan ile Mülakat-4 Şubat 2019)
"BENDEN SONRA TUFAN!.."
Peki, İnönü partisi CHP’yi kapatmak istedi mi? Bu konu Bilinmeyen Yönleriyle İsmet İnönü Gerçeği kitabımda yeniden gündeme geldi. Necip Mirkelamoğlu “İnönü Ecevit’i anlatıyor” kitabında belgelerini yayınladı. İnönü, 1972 yılında Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığından düştükten sonra partinin kendi tüzüğüne ve kendi teamüllerine ihanet
Reklam
"BU ÜLKE, ZİHNEN İÇERİDEN ELE GEÇİRİLDİ!.."
- "... Türkiye’nin kendi kendini sömürgeleştirmesi eğitim sistemi üzerinden oldu... Daha sonra özellikle televizyonların, medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte kültür endüstrisi de sömürgeci bir zihne sahip oldu. Bu ülke fiilen dışarıdan işgal edilemedi ama zihnen içeriden ele geçirildi!.. (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"ÇAĞIN KÖRLEŞMESİ!.."
- "... Bu ülkede yaşıyoruz ama bu ülkenin her şeyini şekillendiren biz değiliz. Dolayısıyla Müslümanca yaşayamayız zaten. Bir fikriyat ortaya koyulmadan, medeniyet yolculuğu olmaz. Tek bir zamanın ruhu algısı, tek bir doyma, düşünme, algılama, yaşama biçimi bütün insanlığın duyma, algılama, yaşama biçimlerine şekil veriyor. İnsanın başına gelebilecek en büyük felaket bu. Ben buna çağ körleşmesi diyorum..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"FİKİR ve OLUŞ ÇİLESİ..."
- "... Öncü kuşak dediğim, İnsan-ı Kamil modeli. Teslim olmuş bir insandan bahsediyorum. Geçmişte yapılan öncü kuşak çalışmalarıyla sadece şekilsel bir benzerlik var. Benim sözünü ettiğim yöntemle kişi ilk önce kendisi olacak, bütün yükümlülüğün kendisinde olduğunu düşünecek. Bu dünyada yaşayacak ama bu dünyayı yaşamayacak. Başka çağlarla, çağrılarla irtibat kurabilecek insanlar. Elli sene, yüz sene ötede yaşayabilecek insanlar. Benim derdim bir şekilde bizim önümüzü açabilecek, fikir ve oluş çilesi çekebilecek, oraya buraya yamanıp yalpalamayacak ve her yerden beslenebilecek bir insan tipinin önünün açılması..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"HAKİKATİN İZİNİ SÜRMEK..."
- "... Her hâl ve şartta hakikatin izini sürmek zorundayız. Hakikatin yitirilmesi demek, varlığımızın anlamını yitirmesi demek. O zaman iktidar olmanın bir anlamı yok ki! İnsana ilişkin, dünyaya ilişkin kuracağımız cümlelerin içinin boş olması demek. İnsanlık tarihinde insanlar bu kadar hakikate susamadı. Eleştiri yapacağız, ama bir Müslümanın eleştirisi yakarak, yıkarak olmaz. Nebevi usul bu değil. Nebevi usul, yamanmadan, mesafeyi koruyarak, herkesin de söylediğiniz şeyi ciddiye almasını sağlayacak bir şekilde olur..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
Reklam
"KABA BİR DESPOT!.."
- "... İnönü bir kere kendinden emin olmayan ve kimseye güvenmeyen bir karakter, onun için aşırı ihtiyatlı. Ulus gazetesinde yayınlanan hatıralarında diyor ki “2. İnönü muharebesinde bir dağılma oldu. Bursa tarafından asker ve köylüler İnönü’ye doğru gelirken onlardan bir kafileyi durdurdum ve şunu söyledim ‘Bakın, padişah düşmanınızdır, 7 düvel düşmanınızdır, bilin ki millet de sizin düşmanınızdır’ dedim” diyor. Millet askerin nasıl düşmanı olur? Milletine güvenmeyen ve güvenmediği için sürekli onu baskı ve kontrol altında tutmak isteyen anlayışla iktidarını korumayı görev bilmiş kaba bir despot portresi çıkıyor ortaya. Milletini düşman bilmeyen bir anlayış, bu dönemde çok daha başarılı işler yapabilirdi..." (Mustafa Armağan ile Mülakat-4 Şubat 2019)
"DÜNYA'YA BİR ŞEY SÖYLEYEBİLMEK..."
- "... Şu an ilk defa tüm dünya tekleşti! Bütün insanlık tek bir dünyada yaşıyor. Düşünce setleri aynı, davranış biçimleri aynı, zevk biçimleri aynı. Bizim tam da dünyaya bir şey söyleyebileceğimiz zaman dilimi. Söylersek dünya bizi duyar, çünkü ruh var bizde. Dünyada sömürgeleştirilemeyen tek ülkeyiz, ama kendi kendini sömürgeleştiren de tek ülkeyiz! Bizim genetik, kültürel kodlarımız henüz bozulmadı. Ama bu en fazla iki kuşak gider. Post modern küresel dalganın önünde tutunabilecek mecalimiz kalmayabilir. Eğer tutunabilirsek, insanlığın önünü açabiliriz. (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"KENDİMİZİ KAYBETTİK!.."
- "... Araçlarla amaçları birbirbirine karıştırmamız en büyük problem... Siyaset araç, hakikat amaçtır! Araçları amaçların önüne geçirdiğiniz zaman, araçlar amaçları yutar, dönüştürür. Siyaseti hakikatin önüne geçiremezsiniz. İki yüz yıldır yaşadığımız felaket bu. Bu ülke iki yüz senedir bu ülkenin çocuklarının elinden alındı. İki yüz senedir bu ülkeyi nasıl geri alabilirizin mücadelesini verdik. Ülkeyi geri aldık ama kendimizi kaybettik! Fikir adamlarımızın, düşünen insanlarımızın ülkenin önünü açacak bir yerde durması gerekirdi. İktidar dindar kesimin elinde olsa da, iktidarla arasına mesafe koyabilmesi lazımdı. İlim adamı, fikir adamı iktidara yaranmaz, kör kütük bir şekilde de saldırmaz..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"MEVZİ MEVZUU BELİRLER!.."
- Bir medeniyet krizi mi yaşıyoruz? - " Elbette. Üç düzlemde tezahür ediyor bu da. Müslüman zihninin çökmesi, zeminin çökmesi ve zamanının çökmesi. Öyle bir yıkım yaşıyoruz ki, Türkiye’deki bütün kesimler şizofren oldu! Çift kişilikli bir hayat sürüyorlar... Hem seküler hem de Müslüman! Mesele eksen meselesi... Ben Müslüman kimliğine, duyarlılığına, diline, özüne sahip olabilirsem, eksenim orası olursa, pergeli İslami kaynağa raptedersem, bütün kültürlerden beslenebilirim. Durduğumuz yer, gördüğümüz şeyi belirler. Mevziniz, mevzunuzu belirler. (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
"MARİFET?! "OL"MAK..."
- "Aslolan bilmek değildir, aslolan olmaktır! Batı uygarlığı epistemolojiye yani bilgiye dayanır, ontolojisi yoktur. Eğitim sistemi de, dünyaya bakışı da sadece epistomoloji üzerinden şekillenir. Bizde ise ontolojiye dayanır; bilme, bulma ve olma yolculuğudur. İlim bilme yolculuğu, irfan bulma yolculuğu, hikmet olma yolculuğudur. Marifet okumak değil, olmak için okumaktır..." (Yusuf Kaplan ile Mülakat-11 Şubat 2019)
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.