Hangi budala söylüyordu mutluluğun yeryüzündeki zenginliklerin eşit oranda paylaştırılmasına bağlı olduğunu.
Herkesin lokmasından bir parça alıp ötekilere vermekle insanlığın ne acısını eksiltebilir, ne de sevincini arttırabilirdi.
(...) kömür işçilerinin yoksulluğundan söz edildiğini işittikçe hayretler içinde kalıyordu: Nasıl olur ayol! Bunlar mutlu insanlar değil miydi? Oturdukları ev, yaktıkları kömür, sağlık gereksinimleri işletme tarafından karşılanmıyor muydu? Hayvan sürüsü yerine koyduğu bu insanlara karşı öylesine umursamazdı ki, onlara ilişkin tüm bilgisi ezberlediği birtakım masallardan ibaretti; ziyarete gelen Parisli konuklarını bu masallarla hayran bırakıyordu. Anlata anlata bitiremediği bu masallara sonunda kendisi de inanmıştı. Ne nankör insanlardı şu işçiler canım!
...neden insanların bir bölüğü yoksul, bir bölüğü aşırı zengindi? Neden birinciler ikincilerin çizmesi altında eziliyor, bir gün onların yerine geçebilme umudu beslemeden ha bire acı çekiyordu?