Bütün ülkeleri dolaştıktan sonra Uruk şehrine vardı.Caddelerde azametinden kafasını dik tutuyordu, yabani bir boğa gibi böğürürdü.Silahları kalkıktı.İnsanlara dirlik vememek için eli durmazdı,dirliksizliği yüzünden şehir ahalisi gittikçe azaldı.
Boynunun uzunluğu onbir endaze, göğsünün genişliği dokuz karış, adımlarının genişliği....., sakalları yanaktan aşağı uzanmış, güzel bıyıkları vardı.Saçları gümrah, vücudu her bakımdan ölçülü idi.
Üçte ikisi tanrı, üçte biri de insandı.
Enkidu, önden gidiyor,oruspu da onun peşinden.O Uruk'a ( Gilgamiş'in şehri) girince ahali etrafına topladı.Uruk'a caddenin ortasında durunca, insanlar başına biriktiler ve ondan şu şekilde bahsedilir: "O aşağı yukarı Gilgamiş'a benzer,vücutça daha küçüktür; fakat kemikleri Kimden daha kuvvetlidir.Memlekette en kuvvetli odur. Güçlüdür.O, kalabalığın sütünü emmiştir."
Sümerlilerin inanışına göre. Tufan’dan önce yedi bilge kişi denizden çıkıp, şehirlere dağılmış ve oralarda uygarlığı öğretmişler insanlara. Tutan kahramanı, onları gemisine alarak kurtarmış ve tekrar şehirlere uygarlık öğretmişler.
Gılgamış Destanı, Mezopotamya’da ortaya çıkan ve ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsünü anlatan en eski yazılı destandır. Destanın kahramanı Gılgamış, Uruk kentinde hüküm süren yarı tanrı, yarı insandır. Gılgamış, halkına zulmettiği için tanrılar ona bir rakip olarak Enkidu adında vahşi bir adam yaratırlar. Enkidu, Gılgamış ile savaştıktan sonra onun dostu ve yardımcısı olur. Birlikte, Sedir Ormanı’nda Humbaba adlı canavarı öldürürler ve Gök Boğası’nı yenerler. Ancak, tanrılar Enkidu’nun ölümüne karar verirler ve Gılgamış, Enkidu’nun ardından büyük bir acı çeker. Gılgamış, ölümden kurtulmanın yolunu bulmak için uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Sonunda, ölümsüz Utnapiştim ile karşılaşır. Utnapiştim, Gılgamış’a Büyük Tufan’ın nasıl gerçekleştiğini ve kendisinin nasıl ölümsüzlüğe kavuştuğunu anlatır. Gılgamış’a da ölümsüzlük otunu verir. Ancak, Gılgamış, otu bir yılana kaptırır ve ölümsüzlükten vazgeçer. Gılgamış, Uruk’a döndüğünde, kendi yaptırdığı duvarlara bakarak, ölümsüzlüğün değil, yaşamın değerini anlar.
"Çalınan da, ölen de birdir. Ölümün biçimi çizilmez. Be hey insanoğlu, be hey adam; beni kutsadıktan sonra, büyük tanrılar olan Anunnaki toplandı. Yazgıyı oluşturan And tanrıçası, onlarla birlikte alınyazısını belirledi. Ölümü ve yaşamı onlarla birlikte saptadı; ama onlar ölümü bildirmediler."