Bu kez bir klasikle geldim. Yazarın Vatan Yahut Silistre, İntibah eserlerini duymayan yoktur. Geçen kış kitapçının ücra rafında görünce alıvermiştim. Bir tiyatro metni olarak yazılmış ama anlamayacak bir şey yok. Hikaye zalim Sancak Beyi Kaplan Bey'in yolsuzluğu, acımasız adalet anlayışı, güçsüz düşüp direnmeye çalışan halkı yok etme zevki üzerine başlıyor. Evet, zevk diyorum çünkü Kaplan Bey bütün kötücül duyguların efendisi, bir zındıktan bile daha kötü.
Anasıyla bir olup önce babasını zehirliyor sonra Sancak Beyi olmasın diye amcasını öldürüyor. Ve şimdi de gözü kuzeni Muhtar'da. Niye mi? Muhtar, halkın sevip saydığı ve Kaplan Bey'in tam tersi bir kişilik. Üstelik bir başka kuzeni olan yetim İsmet Hanım da ona aşık. Bunları ayırıp perişan edip aklınca intikam alacak. Ama neyin intikamı kim anlamış, biz anlayalım?
Gülnihal mi kim?
Hikayedeki tek akıllı insan. Felaket tellalı gibi görünen ama gerçekliği tokat gibi yüze seren Dadı Kalfa Gülnihal. Bu iki aptal aşığı uyarıyo ama dinlemiyorlar. Hatta bunları kurtarmak için bir sürü plan yapıyor yine kötü oluyor. Bi kere İsmet'e ayar oldum, sümüklü. Hele Muhtar'a ne demeli Halk zalimden kurtulmak için buna yalvarıyor, bu akıllı salya akıtıp hala İsmeeğğğt! İsmet kadar kafa taş düşsün!
Aslında hikayenin alt mesajı çok. Bir nevi kurguda geçmiş, gelecek, şimdiki zaman içerisinde olabilecek siyasal yozlaşmışlığı içeriyor. Koltuk sevdası her dönem varmış iyice anlıyorsunuz.
O haldr dehşet ve ibretle tavsiye ederim.