Bir roman yazdım, çünkü canım bir roman yazmak istiyordu. Yazmaya koyulmak için bunun yeterli bir neden olduğuna inanıyorum. İnsan doğuştan uyduran bir yaratıktır.
Bernardo Morliacense'den aktarıyor; bir zamanlar büyük olan şeyler, ünlü kentler, güzel prensesler, her şey hiçe dönüşür, yitip giden bütün nesnelerden elimizde sadece adlar kalır.
"Okuyucunun en çok saygı duyduğu adlar, David Copperfield ya da Robinson Crusoe gibi kahramanın adına indirgenenlerdir; ama kahramanın adının anıştırılması, yazarın yersiz olarak araya girmesine yol açabilir."
"Gülün Adı fikri hemen hemen rastgele geldi aklıma; hoşuma da gitti, çünkü gül öylesine anlam yüklü, simgesel bir nesnedir ki, neredeyse artık hiçbir anlamı yoktur."
Gülün Adı KİTABINI TARTIŞIP SONRASINDA DA HAVADAN SUDAN SOHBET EDECEĞİZ.
KULÜBÜMÜZE İLK DEFA KATILAN ARKADAŞLARIMIZA BİR KİTAP HEDİYE EDİYORUZ.📖☕🍽️✍️👍
PROFİLİMİZDEKİ SOSYAL MEDYA HESAPLARINI TAKİP EDİN LÜTFEN.☺️
SAAT VE YER: 14:00, KIZILAY ROUTE
Umberto Eco, Gülün Adı'nın ilk yüz sayfasını usanç verici bulduğunu söyleyen arkadaşlarına cevaben şu açıklamayı yapar: Bir romanın içine girmek , dağda bir gezinti yapmak gibidir; belli bir soluğu öğrenmek, belli bir yürüyüş adımı edinmek gerekir, yoksa insan hemen duruverir.
Gülün Adı Bu kitabı ilk elime alışımın üzerinden 10 yıl geçti. Okuduğumda hissetmiştim, farklı hayat tecrübelerine sahip insanlar için bu kitap farklı şeyler anlatıyor olmalıydı. İlk denememde hiçbir şey anlamayıp 3 yıl sonra tekrar okuduğumda bitirmeyi başarmıştım. Bu sefer 7 yıl sonra, bambaşka biri olarak tekrar okuyacağım.
Bakalım öyle miymiş.
"Tanır da dünyayı böyle bilir, çünkü onu yaratma-
dan önce dışardan bakıyormuşcasına zihninde tasarladı; dünyanın kuralını bilmiyoruz, çünkü onun içinde yaşıyoruz; onu yaratılmış olarak bulduk."
“Demek insan dışardan bakarak nesneleri tanıyabilir!”