Uzun yıllar önce bu kitabı okuduğumda beni Katarlara karşı çok meraklandırmıştı. O dönemden bu yana hep Oksitanya bölgesini gezmek istedim. O fırsatı ancak 15-20 gün önce yakalayabildim. Katar Şövalyelerinin gezdiği bölgelerde gezdim, onların yürüdüğü sokaklarda yürüdüm, onların yaşadığı şatoları gördüm. Bezier’de, bu şövalyeleri desteklediği için ilk toplu katliama kurban giden insanların katledildiği kiliseyi gezdim. Ya da yine o bölgede insanların sığındığı katedralleri gördüm. O ruhu yaşamaya çalıştım.
İlginç bir şekilde, bölgede hâlâ bir direniş kültürü var. Bölgedeki köylere giriş ya da çıkışta yazan isim tabelaları ters. Bunun sebebini araştırdığımızda, hükümeti tarım politikaları yüzünden protesto etme amacında olduklarını, ‘sizin politikalarınız yüzünden tersyüz olduk’ demeye çalıştıklarını öğrendik. Ne kadar demokratik bir tavır.
Kitapta Şeyh Bedreddin‘le Katar şovalyeleri arasında kurulmaya çalışılan ilişkinin, bilimsel bir temeli olmadığını, biraz hayal ürünü olduğunu düşünüyorum. Ama akıcı bir kitap, özellikle katarlarla ilgili bölümler, iyi bilgiler veriyor. Bu nedenle de sevdim.