Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman

Nuriye Çeleğen

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman Sözleri ve Alıntıları

Hanımların Gözüyle Bediüzzaman sözleri ve alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman kitap alıntılarını, Hanımların Gözüyle Bediüzzaman en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Meryem Nine Seksen bir yaşında. İki yıl olmuş, Risale'yi tanıyalı. Risale okunurken dikkat kesiliyor, sanki... Hem de başka dilden bir kitabı bu derece huşu ile dinliyor. Meryem Nine'ye soruyoruz, Risale'de ne bulduğunu... Yere yatar gibi eğiliyor, elini kalbine götürüp cevap veriyor. "Dalıyorum, ona..." derken cismiyle de o dalışı gösteriyor, sanki... Anlatmaya başlıyor, Meryem Nine: "Benim ninem vardı; 103 yaşına kadar yaşadı. O her zaman şunu söylerdi: "Buraya bazı insanlar gelecek. Onlar Peygamber'in sünnetine uyacak, iyi ibadet yapacak. Onlar bize kurtuluşu getirecek.'c"Ninem hep onların gelmesini bekledi! Ben, ninemin ha ber verip, bekleyip durduğu kişilerin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
olduğunu görüyorum."
Üstad
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri, Isparta için "Taşıyla, toprağıyla benim vatanım." derken güzel bir gerçeği de ifade etmiş. Isparta'nın kazaları, köyleri bile Risale-i Nur'la nurlanmış. Gül suyuyla abdest alan erenleri, Nur'la da hakikat dersini almışlar.
Reklam
O devrin keyfi idaresinde Bediüzzaman Hazretlerine yapılan enva-i zulmün çoğu, devrin idarecileri tarafından tezgâhlanıyordu. Üstad, "Yirmi İkinci Lem'a"da kendisini müdafaa etmesi gereken merciyi "Isparta vilayetinin hükümetidir ve şu vilayetin milletidir." diye gösterirken, o devrin belediye başkanı, bir hak talebine haksız bir şekilde "sükûtla cevap veriyordu. Oysa ki bu şekvalara sükût edenler, bir gün gelip tarih önünde suçlu olacaklarını biliyorlar mıydı? Millet huzurunda hesap vermeseler bile mahkeme-i kübrayı düşünüyorlar mıydı? Bunların sükûtu nereden kaynaklanıyordu? Evet, bu sükût, zulmü sessiz alkışlamaktan, koltuğu ve makamı garantiye almaktan, yukarıya boyun eğmekten ileri geliyordu!
Şimdi de birileri Cübbe giyip övüyor birileri de tevil yapıyor...
"Üstad (
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
) esaretten çıktıktan sonra Van'a geldi, Atatürk'ün verdiği makamı almadı. 'Ben vatanımı göreceğim." diye Van'a gitmişti.
Ayşe Apa şu an o kadar çok üzülüyor ki o zaman bir âlim olarak bilip sahip çıktıkları
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin bu kadar büyük bir kişi olduğunu anlayınca "Ah, bilseydim o zaman daha çok, sık gidip pencereden bakardım." diyor.
Ayşe Apa,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
bu mahalledeki camide kalırken caminin penceresinden ona bakan ve ara sıra yemek götüren birisi. O zaman 10-12 yaşlarındaymış. Şimdi 99 yaşında olduğunu söylüyor. Yetmiş beş yaşlarında bir görün tüye sahip ve hafızası çok yerinde! İstanbul'dan geldiğimizi söylediğimizde kuşlar gibi şakıyor. Çocuklar gibi sevinip "Mustafa (Sungur) nasıl, Mustafa nasıl?" diye soruyor. "Ona sağlık diliyorum; Allah nasip etti, görüştük." diyor. Hemen, Sungur Ağabey'in hediye ettiği tespihati gösteriyor.
Reklam
Tatarlar, öz eleştirilerini de yapıyorlar: "Ne zaman ki İslâmî yaşam gevşedi, içimizde hainler çıktı. Tatarların devleti olan Kazan devleti yıkıldı."
"Bize
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'yi anlat." dediğimizde coşan bir hatip gibiydi! "Onu nasıl anlatayım? Onu anlamak için kitaplarını okuyun." diyordu.
"Ben bir buçuk yaşında iken öksüz kalmışım. Üstad da (
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
) beni kucağına alır, tespihiyle oynatır, eğlendirirmiş. Abdülmecit Efendi, o zaman 20 yaşlarındaymış. Kendisi 'Üstad, bu çocuğu niye kucağına alıyor ki?.. Üstüne abdest eder diye aklıma gelirdi!' diyor. "Abdülmecit, bu büyüyünce sen alacaksın.' demiş. İşte, büyüdük; kader, kısmet oldu, aldı!
Rabia Ünlükul
Evet, büyük zatlar dünyada bir "hoş seda"dan başka bir şey bırakmamışlardır. Acaba bıraksalardı büyükler arasında yer alırlar mıydı? Rabia Hanım'ın Konya'da bodrum katındaki evini görünce bu büyük zatlar hatırımıza geldi. O da bu kaideye riayet edenlerdendi. Kayınbiraderi
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin "Faniyim, fâni olanı istemem." prensibiyle yaşıyordu. Rutubetten yer yer dökülmüş evinin duvarında "Dost istersen Allah yeter." levhası asılıydı. Bundandır ki o, Hakiki Dostla ünsiyet içinde yalnız yaşıyordu.
Reklam
Evet,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
'nin hayatında, Rusya'daki esaretin apayrı bir yeri vardır. Bu esaret, Bediüzzaman'ın Yeni Said'e geçiş dönemini oluşturur. İnsan hayatının dönüm noktalarından olan 40 yaşlarında bu esareti yaşaması da ilginçtir. Bu esaretin Kosturma şehrinde olması da tesadüfe benzememektedir. Kosturma, Moskova ile hemen hemen ayru doğrultuda ki meridyenlerde. Bediüzzaman'ın Rusya'nın şark-ı şimalisinde dediği gibi Sibirya'ya doğru kutuplar kısmına yakın. Aynı zamanda komünizmin merkezliğini yapan Moskova'nın üst tarafında, aynı doğrultudaki bir şehirde kalması, rastlantı olmadığı hissini veriyor, insana... Rastlantı olmayan bir gerçek daha var ki Bediüzzaman'ın, Rusya'nın dışında bu kadar süreli kaldığı başka bir ülke de yok. Bediüzzaman, Rusya'da Volga'nın başında Rusya'yı manevi su ile sulayıp manevi mayasını, temelini atmış.
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
için gurbetli, esaretli günler Ruslara esir düşmekle başlar. Doğuda esir düşen Bediüzzaman, Moskova'nın kuzeyindeki Kosturma şehrine gönderilir. Bugünkü şartlarda bile esir düştüğü yerden Kosturma'ya, en az bir haftalık bir tren yolculuğuyla ulaşılır. O günkü şartlarda yaralı bir esir nasıl ve ne kadar çilelerle ulaşmıştır, Kosturma'ya, bilmek mümkün mü?
Çocuk olan Ayşe Apa'nın, diğer çocuklar gibi ilgisini,
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
çekermiş. Caminin penceresinden gidip Bediüzzaman'a bakarlarmış. Birlikte baktığı arkadaşlarından birisinin de Hanişe Apa olduğunu söylüyor. Hanişe Apa 1995'te ölmüş. Ayşe Apa, "Kendim de bilmiyordum, nedenini; ama caminin penceresinden gidip hep bakmak istiyordum, onu görmek istiyordum." derken o günlerden anlattığı şöyle: "Dışarı çıkarken kıyafeti farklıydı, camide namaz kılarken farklı. Camide namaz kılarken kıyafeti güzeldi. Dışarı çıkarken ise güzel değildi! İlgimi çeken bir yanı, ayakkabısının birisi kaluş, birisi de elde örme çarık. Kendini genç bilmemeleri, ihtiyar bilmeleri için dışarı çıkarken böyle giyinirmiş!"
Bizim efendi çok müsrifti; elinde bir şey durmazdı. Ona '
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
Ramazan, İktisat, Şükür Risaleleri
'ni veriyor! Bir de Vesvese Risalesi'ni verip 'Bunu da hanımına götür.' diyor. Benim de çok vesvesem vardı. Namazı defalarca kılardım! Bu eseri okudum ki vesvese, cehaletten geliyormuş. Cehalet onu davet, ilim onu tard ediyormuş. Bir de eşime, vesvesem için, 'Nas Suresini çok okusun.' demiş. Ben bu risaleyi ve Nas Suresini okuyarak vesveseyi yendim.
Meryem Nine Seksen bir yaşında. İki yıl olmuş, Risale'yi tanıyalı. Risale okunurken dikkat kesiliyor, sanki... Hem de başka dilden bir kitabı bu derece huşu ile dinliyor. Meryem Nine'ye soruyoruz, Risale'de ne bulduğunu... Yere yatar gibi eğiliyor, elini kalbine götürüp cevap veriyor. "Dalıyorum, ona..." derken cismiyle de o dalışı gösteriyor, sanki... Anlatmaya başlıyor, Meryem Nine: "Benim ninem vardı; 103 yaşına kadar yaşadı. O her zaman şunu söylerdi: "Buraya bazı insanlar gelecek. Onlar Peygamber'in sünnetine uyacak, iyi ibadet yapacak. Onlar bize kurtuluşu getirecek.'c"Ninem hep onların gelmesini bekledi! Ben, ninemin ha ber verip, bekleyip durduğu kişilerin
Risale-i Nur
Risale-i Nur
olduğunu görüyorum."
56 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.