Kitap, bu dünyada sadece bizim olmadığımızı, çevremizdeki canlıların da var olduğunu hatırlatıyor. Her birinin duyguları, sezileri, korkuları olduğuna şahit oluyorsunuz kitap boyunca. Kitabı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Sıkıcı değil ve esprili bir dili var. Yazar, tecrübelerini ve bilimsel çalışmaların bulgularını harmanlayarak, doğa hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğumuzu göstermiş.
Kitapta öğrendiğim birkaç ilginç bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Domuzlar aradan uzun zaman geçse bile akrabalarını tanıyormuş ve farklı sürülerin alanlarına saygı duyuyormuş.
Civcivler yumurtadan çıkmadan önce kimin sesini duyuyorsa ona yakın hissedermiş ki buna bizzat şahidim.
Bazen sincaplar yiyecek için türdeşlerinin kışlık zulalarını talan eder ve bunu yaparken toprağı eşeleyip sanki bir şeyi ittiriyormuş gibi yaparlarmış.
Kirpiler kışın enerji akışını bir anda durdurur ve bu sayede hiç enerji harcamadan rezervleriyle ilkbahara kadar idare ederlermiş.
Yazar, ağaçların sayı sayabildiğini, atların utanabildiğini, domuzların empati duyabildiğini, kedilerin rüya gördüğünü anlatırken bilimsel araştırmalardan da yararlanmış.
Kitabı okurken daha birçok şeye şahit olabiliyorsunuz. Birbirlerine adlarıyla seslenen kuzgunlar, kendi yaptıklarına kafa yorup pişman olan sıçanlar, tavukları kandıran horozlar, yanardağ patlamasını çok önceden hisseden geyikler...