Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hukuk Felsefesinin Prensipleri

Georg Wilhelm Friedrich Hegel

En Yeni Hukuk Felsefesinin Prensipleri Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Hukuk Felsefesinin Prensipleri sözleri ve alıntılarını, en yeni Hukuk Felsefesinin Prensipleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ünlü bir söze göre
"Yarım felsefenin insanı tanrıdan uzaklaştırdığını, hakiki felsefenin ise tanrıya götürdüğünü söyler..."
Reklam
Hegel şunu belirtir:" Zenginlik ve yoksulluk eşitsizliği, sosyal iradenin en büyük yırtılışı olmaya doğru gidiyor, iç isyan ve kin oluyor..."
Sayfa 21 - 1806'daKitabı yarım bıraktı
Reklam
Keza, akli prensibin objektifliği olarak devlet'te sorumluluğun tespiti hususundaki hukukî karar, bireyin bir şeyi kendi aklına uygun bulup bulmamasına, haklı da haksız, iyi ya da kötü hakkındaki sübjektif takdirine yahut kendi kanısını tatmin için gösterdiği gerekçelere asla itibar etmez. Bu objektif alanda, takdir hakkı ancak yürürlükteki hukukta kendini gösterdiği şekliyle meşru ya da gayrimeşru olan şey için geçerlidir ve en elemanter anlamıyle sınırlandırılmıştır: meşru ve, dolayısıyla, mecburî olarak bildirilen şeyin bilgisi. Devlet, kanunların aleniliği ve ortak örf ve âdetler yoluyla, takdir hakkının formel yanını ve ahlâklılığın bu aşamasında süje için hâlâ muhafaza etmekte olduğu olağanlığını ortadan kaldırır.
Evrensel esprinin bu ilerleyişi içinde devletler, milletler ve bireyler, iyice belirlenmiş olan kendi özel prensipleriyle tarih sahnesinde boy gösterirler. Her birinin özel prensibi, onun siyasî anayapısında ifadesini bulur ve tarihî durumunun gelişmesi içinde gerçeklik kazanır. Onların bilinci bu prensiple sınırlıdır ve bunun menfaatini kendi menfaatleri olarak görürler; ama, aynı zamanda, bir gizli faaliyetin, kendi içlerinde çalışan evrensel esprinin, bilinçsiz âletleri ve momentleridirler. Bu derunî faaliyet içinde özel şekiller yok olup giderken, kendiliğinde ve kendisi-için espri, bir sonraki yüksek aşamaya geçişinin yolunu hazırlar.
Sayfa 318 - SümerKitabı okudu
Esprinin [Tinin] tarihi, onun kendi aksiyonudur, çünkü espri kendi yaptığı şey ne ise ancak odur; ve onun yaptığı, kendisini kendi bilincinin objesi haline getirmektir. Esprinin tarihte yaptığı, bir espri olarak, kendi bilincine erişmek, kendini kendisine yorumlayıp açarak kendi kendisini kavramaktır. Bu kavrayış, onun varlığı ve prensibidir. Bu kavrayışın bir aşamada tamamlanması, aynı zamanda, esprinin alienasyonu, yani kendi kendine yabancılaşması, ve daha yüksek başka bir aşamaya geçmesi demektir. Soyut bir ifadeyle, yeniden kendilik bilinci kavrayışına varan, ya da kendi kendisine yabancılaştıktan sonra tekrar kendisine dönen (bu ikisi aynı şeydir) espri, ilk kavrayışına oranla artık daha yüksek bir aşamaya ulaşmış espridir.
Sayfa 317 - SümerKitabı okudu
Öte yandan, evrensel tarih, sadece kuvvetin yargısı, yani kör bir kaderin soyut ve irrasyonel zorunluluğu değildir. Aksine, espri [Tin] kendiliğinde ve kendisi-için akıl olduğuna, ve evrensel tarih kendisi-için varlığını espride bilgi olarak gösterdiğine göre, bu tarih, salt esprinin özgürlüğü kavramı uyarınca, aklın momentlerinin, esprinin kendilik bilinci ve özgürlük momentlerinin zorunlu gelişmesidir; evrensel esprinin kendi kendisini yorumlayıp açıklaması ve gerçekleştirmesidir.
Sayfa 317 - SümerKitabı okudu
Reklam
Devleti yalnızca sivil toplumdan ibaret görerek ve onun nihaî gayesini bireylerin hayatını ve mülkiyetini güvencede tutmaktan ibaret sayarak böyle bir fedakârlığı istemek, çok yanlış bir hesaba dayanır. Çünkü, böyle bir güvence, güvenceye alınması gereken şeyin feda edilmesiyle sağlanamaz-tam tersine. Bu söylediklerimiz, savaşın ahlakî unsurunu
Sayfa 307 - SümerKitabı okudu
Subjektiflik, en dışsal şekliyle tezahürünü, kendi olağan karakterinin otoritesini kabul ettirmeye çalışan kanının ve muhakemenin, kurulu devlet düzenini çözüntüye uğratmalarında bulur. Ne var ki, kanı ve muhakeme böyle yapmakla, aynı zamanda kendi yıkımlarına da yol açmış olurlar. Oysa sübjektiflik, hakikî realitesine tam bunun aksi kutbunda erişir. Bu, devletin cevhersel iradesiyle aynılık halindeki sübjektifliktir. Bu sübjektiflik, hükümdarlık gücünün kavramını oluşturur; ve, totaliterini, yani devletin idealitesi olarak, mevcudiyetini ve meşruiyetini ancak bu noktaya eriştiği zaman kazanır.
Sayfa 304 - SümerKitabı okudu
Öte yandan, yukarıda görüldüğü gibi, kanıların ve bunların ifadesinin, işlenmiş bir eyleme dönüşmesini ve böylece bir gerçek varlık kazanmasını sağlayan unsur, başkalarının zekâsı, prensipleri ve kanılarıdır. Bu nedenle, eylemlerin bu veçhesi, yani etkinlikleri ve bireyler için, toplum ve devlet için oluşturdukları tehlike (S 218), üzerinde yer aldıkları zeminin tabiatına bağlıdır. Nitekim, bir barut yığını üzerine düşen bir kıvılcımın oluşturduğu tehlike, kum toprak üzerine düşen bir kıvılcımın oluşturduğu tehlikeden çok farklıdır, çünkü toprağa düşen kıvılcım hiçbir iz bırakmadan kaybolup gider.
Sayfa 304 - SümerKitabı okudu
Basın özgürlüğünü, istediğini söyleyip yazmak özgürlüğü olarak tanımlamakla; özgürlüğün kendisini, istediğini yapmakta serbest olmak diye tanımlamak arasında paralellik vardır. Bu şekilde anlaşılan söz, kültürsüz barbarca düşünceye özgüdür ve onun kadar da sığdır. Ayrıca, bu konu, formalizmin direnmekte en fazla inat ettiği, ama kabul görmeye de en az lâyık olduğu konulardan biridir. Çünkü, söz konusu olan şey, düşüncenin-muhteva ve tümürlerinin sonsuz çeşitliliğiyle düşüncenin-en gelip geçici, en rastlantıya tâbi ve en kişisel yanıyla ilgilidir. Hırsızlığa, cinayete, isyana doğrudan teşvikin ötesinde, bunun incelikli ifadeleri yer alır. Öyle ki, kendi başlarına tamamen genel ve belirsiz görünmekle birlikte bu ifadeler, aynı zamanda, içlerinde tamamen belirli bir gizli anlam taşırlar, ya da açıkça dile getirilmiş olmayan ve gerçekten kendilerinden çıkıp çıkmadığını, ya da görünen şekillerinde içerilmiş bulunup bulunmadığını tespite imkân olmayan bazı sonuçlara yol açarlar.
Sayfa 302 - SümerKitabı okudu
122 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.