Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hukuk Felsefesinin Prensipleri

Georg Wilhelm Friedrich Hegel

Sayfa Sayısına Göre Hukuk Felsefesinin Prensipleri Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hukuk Felsefesinin Prensipleri sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hukuk Felsefesinin Prensipleri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fichte’nin belirttiği gibi “güven ve sadakat bu dünyadan kaybolmuştur”
Sayfa 17 - Sümer YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Hegel şunu belirtir:" Zenginlik ve yoksulluk eşitsizliği, sosyal iradenin en büyük yırtılışı olmaya doğru gidiyor, iç isyan ve kin oluyor..."
Sayfa 21 - 1806'daKitabı yarım bıraktı
Ne var ki, bu uçuş, "filozof taş"ını bulmak için, bunun peşinde bir uçuş değildir, çünkü zamanımız felsefesinde kimse araştırmak zahmeti ne katlanmamakta, herkes bu taşı hiç zahmetsizce elde etmiş olduğuna inanmaktadır.
Sayfa 29
Ama, onun alnında taşıdığı asıl ayırt edici işaret, kanun nefretidir. Hukuk, ahlaklılık, hukuki ve ahlaki realite düşünceyle kavranır; rasyonel, yani evrensel ve belirlenmiş formunu düşünce vasıtasıyla edinir, işte kanun bu formdur. Bunun için, keyfilikle yetinen, hukuku sübjektif inançtan ibaret gören bu duygusallık, haklı olarak, kanunu kendine en büyük düşman sayar. Hukukun vazifede ve kanunda aldığı şekil, ona, ölü ve soğuk bir lafız gibi, bir zincir gibi görünür. Kendisini burada tanıyamaz, özgürlüğünü burada bulamaz, çünkü kanun her şeyde bulunan akıldır ve duygunun, kendisini özelliği içinde yüceltmesine izin vermez.
Sayfa 31 - SümerKitabı okudu
Reklam
Var olanı kavramak felsefenin görevidir, çünkü var olan akıldır. Bireye gelince, herkes kendi zamanının çocuğudur; felsefe de aynı şekilde kendi zamanını düşüncede özetler. Herhangi bir felsefenin çağdaş dünyayı aşabileceğini hayal etmek, bir kimsenin kendi zamanının üstünden atlayabileceğini, Rodos'u sıçrayıp aşabileceğini sanmak kadar saçmadır. Eğer bir teori yine de bu sınırları aşıyorsa, olması gerektiği gibi bir dünya kuruyorsa, bu dünya gerçi mevcuttur, ama yalnızca onun kanısında mevcuttur ve bu kanı da şu ya da bu şekli alabilecek kadar kararsız bir unsurdur.
Sayfa 36 - SümerKitabı okudu
Ünlü bir söze göre
"Yarım felsefenin insanı tanrıdan uzaklaştırdığını, hakiki felsefenin ise tanrıya götürdüğünü söyler..."
Reklam
Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğretmek iddiası üzerine bir söz daha söyleyelim: Felsefe bu konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak, felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın ögrettiğini, tarih aynı zorunlulukla gösterir: Ancak varlıkların olgunluk çağındadır ki, ideal, reel'in karşısında boy gösterir ve aynı dünyayı cevheri içinde kavradıktan sonra, onu bir fikirler alemi şeklinde yeniden inşa eder. Felsefenin soluk rengi solgun zemine vurduğu zaman, hayatın bir tezahürü ihtiyarlık günlerini tamamlıyor demektir. Felsefenin soluk rengiyle, o gençleştirilemez, sadece bilinebilir. Minerva'nın baykuşu, ancak gün batarken uçmaya başlar.
Sayfa 38 - SümerKitabı okudu
Şüphesiz, irade burada yalnızca bir yanıyla tanımlanmaktadır. İradenin bu yanı, içinde bulunduğum, ya da içine konulmuş olduğum her türlü determinasyondan kendimi mutlak bir şekilde, hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın, soyutlayabilmem imkanıdır; her türlü muhtevadan, bir sınırlamadan kaçar gibi kaçabilmemdir. İradenin kendi kendisini belirlemesi
Sayfa 49 - SümerKitabı okudu
İrade, bu iki momentin birliğidir: Bu, kendi üzerine dönmüş ve böylece evrenselliğe yükselmiş özelliktir, yani bireyselliktir. Ben'in oto-determinasyonu demek, Ben'in kendi kendisini hem Ben'in inkarı olarak, yani belirlenmiş ve sınırlandırılmış olarak ortaya koyması, hem de buna rağmen kendi kendisi olarak kalması, yani kendi kendisiyle aynılığı ve evrenselliği içinde kalması ve, nihayet, determinasyonunda kendi kendisinden başka hiçbir şeye bağlı olmaması demektir. Ben, kendisini, kendi kendisiyle negatif ilişkisi içinde belirler ve bizzat bu ilişkinin karakteri, onu bu spesifik determinasyona karşı kayıtsız kılar, bunun kendi özüne ait ve idesel bir determinasyon olduğunu bilir; onu yalnızca bir imkan olarak kavrar; bu imkan onu bağlamaz, o yalnızca bu imkanın içinde bulunur, çünkü oraya konulmuştur. İşte, irade özgürlüğü budur ve bu, iradenin kavramını yahut cevherini, deyim yerindeyse, ağırlığını oluşturur; tıpkı ağırlığın cisimlerin cevherlerini oluşturması gibi.
Sayfa 51 - SümerKitabı okudu
Kendiliğinde ve kendisi-için mevcut iradenin objesi, bizzat iradenin kendisidir, yani salt evrenselliği içinde iradedir. İçgüdüsel arzunun dolaysızlığı ile kendine dönük düşüncenin ürünü olan özellik bu evrenselliğin içinde eriyip aşılırlar. İmdi, bu erime ve evrenselliğe yükselme süreci, düşünce faaliyeti denilen şeydir. Objesini, muhtevasını ve gayesini arındıran ve bunları, bu evrensellik derecesine yükselten kendilik bilinci, iradede kendisine yol açan düşünce gibi davranır. İşte bu noktada, iradenin, ancak düşünen intellekt olarak hakiki irade olduğu, özgür olduğu açıkça görülür. Köle, kendi mahiyetini, sonsuzluğunu, özgürlüğünü bilmez; kendisini mahiyetçe insan olarak bilmez; kendi kendisinin bilgisinden yoksundur, çünkü kendi kendisini düşünmez. Kendisini düşünce vasıtasıyla, mahiyet olarak kavrayan ve böylece olağanlıktan ve hatadan kurtaran kendilik bilinci, hukukun, sübjektif ve objektif ahlâklılığın prensibini oluşturur.
Sayfa 60 - SümerKitabı okudu
Fakat, kendiliğinde belirlenmemiş olan ve spesifik determinasyonunu ancak yukarıda sözü geçen materyalde bulan bu formel evrenselliğin hakikati, kendi kendisini belirleyen evrenselliktir, iradedir, özgürlüktür. İrade, muhteva, obje ve gaye olarak kendi kendisini; sonsuz form olarak evrenseli aldığı an, artık sadece kendiliğinde özgür irade olmaktan çıkar, aynı zamanda, kendisi-için özgür irade olur; o, artık hakikati içinde İde'dir.
Sayfa 60 - SümerKitabı okudu
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.