İkinci Yeni Poetikası

Alaattin Karaca

En Beğenilen İkinci Yeni Poetikası Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İkinci Yeni Poetikası sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İkinci Yeni Poetikası kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Rönesans’la birlikte şiire yüksek bir statü tanınmaya başlanmış, Klasik Çağ’daki “şair doğayı taklit eder” anlayışı sürmekle beraber şairler yeni ve özgün bir doğayı yaratan kişi olarak görülmüş, hatta bu dönemde şaire “ikinci tanrı” (alter deus) gözüyle bakılmıştır.
Mevlana’dan alıntı:
Tanrı, şiir için kafiye aramaktan başka dert vermeliydi bana, Nihayet ondan da kurtardı beni, Şu şiiri al da eski bir şiir parçası gibi yırt gitsin, Manalar, zaten harfe, havaya sığmıyor.
Reklam
Ahmet Haşim’in poetikası şiiri ulusal ya da toplumsal bir araç olarak gören dönemin egemen poetikalarından ayrılır. Ona göre şiiri düzyazıdan ayıran en önemli öğe müzikalitedir. Şiir anlatmaz, açıklamaz, aksine duyurur, sezdirir. Bu bakımdan düzyazıdan farklıdır ve anlamca kapalıdır.
Türk şiirinin poetikası da aslında en genel anlamda dinsel, mistik, metafizik ve din dışı, pozitivist, materyalist gerçeklik diyebileceğimiz bu iki kutup arasındaki duraklarda örülmektedir. Poetik örgüde kimi şairler dinsel gerçeklik kutbuna, kimileri de din dışı gerçeklik kutbuna yakın ara duraklarda yerini almışlardır. Bunun dışında şairlerin birbirlerinden ayrı ve kopuk biçimde kendi duraklarında “ben poetikaları” kurmaları Cumhuriyet Dönemi poetikasının bir başka önemli özelliğidir. Bu bakımdan Divan şiirinin poetikası kendiliğinden ortak, tek bir felsefenin ürünüyken Cumhuriyet Dönemi poetikası farklı felsefeler üzerine bina edilmiş “tekil poetikalar”dan oluşur. Kuşkusuz bu durum Tanzimat’tan itibaren görülen zihniyet parçalanmasının ya da monarşik düzenden demokratik düzene geçiş sürecinin sanata yansımasından başka bir şey değildir.
İkinci dünya savaşı yılları ekmeğin karne ile satıldığı, karaborsanın yaygınlaştığı, haksız kazançlar sonucu harp zenginlerinin türediği, dolayısıyla ekonomik krizin doruğa çıktığı yıllardır. Dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun 5 Ağustos 1942’de Meclis’te yaptığı konuşmada yer alan şu cümleler bu dönemdeki yoksulluğun hangi ölçülere vardığını bildirmesi bakımından anlamlıdır: “Türk ırkının başlıca gıdası olan ekmeği çok küçülttük. Bütün bunlara rağmen ekmek darlığını ve sıkıntısını hâlâ bertaraf edemedik.”
Özdemir İnce, Berk gibi düşünmekte; (…) bir şiirin akım sayılabilmesi için ortak bir manifestosunun olması gerekmediğini, önemli olanın bir manifestoya imza atmak değil, aynı şiirsel tıkanıklığı duymak olduğunu söylemektedir.
Sayfa 261 - Dergah YayınlarıKitabı okudu
Reklam
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.