İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol Gönderileri
İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol kitaplarını, İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol sözleri ve alıntılarını, İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol yazarlarını, İran Devrimi - Din, Anti-Emperyalizm ve Sol yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İşin şaşırtıcı yanı, Humeyni 1906 laik anayasasına karşı çıkan muhafazakar yazarların geleneğinden söz etmez. Gerçekten de, 1906 Anayasasına başlangıçta hoşgörü ile yaklaştığı için, daha sonra tüm Anayasa Devrimi döneminden utanır görünmektedir.
İran Devrimi, 1789'dan beri çağdaş devrimlerin, pratikte çiğnenmiş olsalar bile en azından resmen, kabul ettikleri beş ilke içinde yer alan maddi ilerleme, ulusalcı yaklaşım, tarihsel meşruiyet ve demokratik egemenlik kavramlarını reddetmektedir.
İran’da devrimden sonra kadınlara soru soran gazetecilere kadınlar şöyle cevap veriyordu: Devrimden önce çok güzel bir ülkemiz vardı özgürdük, mutluyduk , dinimizi özgürce yaşayabiliyorduk fakat şimdi yaptığımız yanlış seçimle özgürlüğümüz gitti köle gibi yaşıyoruz ülkemiz mahvoldu kadın olarak belki de en kötü yıllarımız yaşıyoruz diyordu…
Birçok başka etmen de bu arada göz önüne alınmalıdır. İlk olarak, İslam insan etkinliklerinin tümünü her yönüyle düzenleyebilecek yasalara sahip olduğu iddiasındadır. İslamda cami ile devlet arasında bir ayırım yoktur. Laiklik kavramı dışlanmıştır ve her tür düşünce, kutsal metinlerden destek alınarak meşrulaştırılmak zorundadır. Siyaset kuramı açısından bu yaklaşım, Kuran'daki «el İslam dinun ve devletun» (İslam hem din, hem de devlettir) ayetinde ifadesini bulur. Toplumsal etkinliklerde, İslam gündelik yaşam ve insan ilişkileri konularında da davranış biçimlerini esaslara bağlamıştır. Musevilikte ve Hindu dininde olduğu gibi ancak Hıristiyanlıkta böyle değildir) . temiz ve temiz olmayan kavramları vardır ve her gün ibadet yapılması şart koşulmuştur. Sonuç olarak, İslamın te-. mel öğretilerinde ve Müslüman toplumların tarih bilincinde bir İslam toplumuna ya da İslam siyasetine davet. herhangi bir benzeri Hıristiyan talebinden çok daha köklüdür...
Rıza Şah yirmilerin sonunda iktidarını güçlendirir güçlendirmez ulemanın meslek çıkarlanyla uyuşmayan 'modernleşme' programını uygulamaya koydu. İdeolojik, siyasal, toplumsal, kültürel, hemen her açıdan Rıza Şah ulemanın gücüne ve ayrıcalıklarına saldırıyordu. Onun yönetimi zamanında ulema eğitim ve yargı sistemlerindeki gücünü ve Meclisteki sandalyelerini kaybetti. Evkaf hükümet kontroluna girdi.
Ulema, Rıza Han'ın Şah olması ve Pehlevi hanedanını kurmasında da yardımcı oldu. Sonuç olarak ulemanın bu tutumu hem tüccarların hem toprak aristokrasisinin istekleriyle uyum içindeydi, ulemanın sıkı bağları bulunan iki sınıf bunlardı. Böylece hükümetin biçimiyle ilgili cumhuriyet veya kraliyet kurulması tartışması çıktığı zaman ulema oybirliğiyle kraliyeti destekledi. Rıza Han'ın cumhuriyet önerisinin Kaçar hanedanına son verme amacı mı güttüğü yoksa cidden cumhuriyet mi istediği tartışmamızın dışındadır. Önemli olan ulema içinde cumhuriyete karşı güçlü muhalefetin bulunuşudur. Dolayısıyla Kum ziyaretinden sonra Rıza Han aşağıdaki demeci yayın-
ladı:
"... kişisel amacım ve yöntemim başından beri İslamın yüceliğini ve İran'ın bağımsızlığını korumak ve savunmak ve ülkenin ve ulusun çıkarlarını gözetmek olduğu için... Veda etmek üzere Kum'a gittiğimde önde gelen ulemayla görüştüm, ulu kişilerle mevcut koşullar hakkında görüş alışverişinde bulundum. Sonunda halka cumhuriyet düşüncesinden vazgeçmesi öğüdünde bulunmayı zorunlu gördük..."
Sayfa 179 - Rasoul Mehraban, Gousheh-ha-i az Tarikhi Moaser-i
İran (Çağdaş İran Tarihinden Görünümler)Kitabı okudu
Siyasal üstünlük için çeşitli aşiret grupları, Avşarlar, Zendler, Kaçarlar, Bahtiyarlar. Afganlar arasında sürekli savaşlar çıkmıştır. Onsekizinci yüzyılın sonunda Kaçarların siyasal olarak güçlenmesi Usuli ulemanın gücünün ve ayrıcalıklarının artmasıyla birlikte olmuştur. Kaçarlar ülkenin çeşitli bölgelerinde siyasal güçlerini sağlamlaştırırken Usuli ulema da Ekberiler ve sufiler aleyhine kendi ayrıcalıklı dinsel egemenliklerini kurmuşlardır. İkisi arasındaki bağıntı tarihsel bir kaza değildir. Usuli ulemanın güçlenmesi ve Kaçarların siyasal iktidarlarını kurmaları ve yaygınlaştırmaları karşılıklı olarak birbirini besleyen tarihsel bir süreç olarak ortaya çıkmıştır.
Bazergan'ın 1979 Eylül'ünde yaptığı bir açıklama şöyleydi: «Siz batılılar bizim
solumuzu anlamıyorsunuz. Bizim sözde solcularımız, devrimin en tehlikeli düşmanlarıdır. Bunlar Şah'a karşı mücadelede hiçbir şey yapmadılar. Şimdiyse işçilere greve gitmeye, saf vatandaşları gösteri yapmaya, taşradaki gruplan ayaklanmaya kışkırtıyorlar. Bunlar SAVAK ajanlarıdır.» Solcularla liberaller
arasındaki karşılıklı hoşnutsuzluk doğal olarak dincilerin işine yaradı.
Ne var ki, daha bu proje doğru dürüst uygulanamadan, 1963 Haziran'ında halk katmanları 'darbe rejimi'ne karşı hoşnutsuzluklarını kanlı bir ayaklanmayla gösterdiler. Öğrencilerin, kamu görevlilerinin,
aydınların, Çarşı esnafının ve din adamlarının halkçı bir koalisyonu Ervand Abrahamian'm 1978-79 Devriminin 'kostümlü provası' olarak adlandırdığıı olaylarda yer aldı. Solun sloganı, 'Reforma Evet, Diktatörlüğe Hayır' idi. Sağ (din adamları, Çarşı esnafı) toprak reformuna ve kadınların oy hakkına karşı çıkıyordu; aynı zamanda yeni devletin, kendilerinin bağımsız etkinliklerine ve mülkiyet haklarına el uzatmasından da kaygı duyuyordu. Bu ayaklanmada yer alan dinciler arasında, olayların hemen ertesinde Irak'a sürgün gönderilecek olan Ayetullah Humeyni
de vardı. Hareketin bastırılması, öğrenci örgütlerini yeraltına çekilmeye zorladı; bunlar yeraltında kendilerini yenilediler ve yeniden örgütlendiler.
Tudeh yanlıları, monarşiye karşı ve cumhuriyetin kurulması için gösteri yaptıklarında polisin saldırısıyla karşılaştılar. Nihayet, 1953 Ağustos'unda, Musaddık, Şah'ın kendisini görevden almasını yasalara aykırı bularak reddedince, hükümet bir darbeyle düşürüldü. Bir tek hamlede, milliyetçi hükümet, Tudeh Partisi ve sendika hareketi; Şah ve onun suç ortağı olan ikiz kızkardeşi Eşref Pehlevi, Tahran'ın kadın simsarları, fahişeleri ve katilleri, iki paralık bir general* ile CIA'nin birleşik güçleri tarafından yenilgiye uğratıldı ve ezildi. Hiç değilse iki önemli ayetullah da, Kaşani ve Behbehani, hayırdualarını eksik et-
mediler.