Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Fuad Köprülü Külliyat 2

İslam Medeniyeti Tarihi

Wilhelm Barthold

İslam Medeniyeti Tarihi Sözleri ve Alıntıları

İslam Medeniyeti Tarihi sözleri ve alıntılarını, İslam Medeniyeti Tarihi kitap alıntılarını, İslam Medeniyeti Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İslam dünyasının mukadderatı üzerine büyük ve devamlı bir tesir yapmış olan Türklerin tarihini bilmeden İslam tarihini anlamanın mümkün olamayacağı nasıl tabiiyse, İslam tarihi çerçevesi içine sokmadan Ortaçağ Türk tarihini anlamanın mümkün olamayacağı da o kadar tabiidir.
İslam memleketlerinde yaşayan, Arap olmayan ve Müslüman olmayan unsurlar Araplara ve Müslümanlara nazaran daha münevverdiler (aydındılar). Bunların Araplara nazaran medeni üstünlüklerini anlamaları İslam âleminde bazı kavmî hareketler doğurdu; ki bunlar Şu'ûbiyye (şa'b sözünden alınmıştır) umumi ismiyle şöhret buldular.
Sayfa 42 - alfa
Reklam
IX. asır aynı şekilde Bizans için de medeni yükseliş devri olmuştur. Lakin Hilafet'in Bizans'a nazaran şu üstünlüğü vardı; ki orada muhtelif unsurlar bir arada iş görüyordu: Kuran'ın verdiği bir derece dinî hürriyet dolayısıyla medeni hareketlerin yayılması için meydan daha genişti. Bunların kendi halkını ve kendi dinini yükseltmeye çalışmaları birbirinden medeniyet dersi almalarına mani olmuyor, Hıristiyanın Müslümandan veya Mecusiden talebesi olduğu gibi, bunun aksi de oluyordu.
Sayfa 43
Hıristiyanlar Yunan eserleriyle Müslümanlara nazaran daha önce ve daha iyi tanışmışlardı. Lakin bu ilmin ilerletilmesi ve istikbaldeki ilmî çalışmaların numunelerini meydana getirme vazifesi Müslümanlara kaldı. Hatta Doğu'daki Hıristiyan kavimlerin en müterakkisi (ilerlemişi) olan Süryaniler bile Fârâbî, İbn Sina, Birûnî ve İbn Rüşd ile mukayese edilebilecek bir tek âlim yetiştiremediler.
Sayfa 43 - alfa
Avrupa'da 15 nci asırda, okuma yazma bilenlerin sayıca nisbeten az olmasına rağmen, yalnız edebi mahiyette eserler değil, pek çok ilmi eserler de basılmıştır. Müslüman dünyasında ise matbaacılık ancak 18 nci asırda, Türkiye'den başlayarak yayıldı. Müslümanlar ateşli silahları Avrupalılardan hiç tereddüt etmeden almışlardı. Lakin, kafirlerin diğer bir icadı olan matbaacılığı kabul etmek için din alimlerinin fetvasını almak lazım geldi. Çünki basma kitaplardan istifade etmek din ile alakalı olan medrese aleminde büyük değişiklik doğurabilirdi.
Sayfa 90 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
17 nci, 18 nci asırlarda Eçmiyazin Ermenileri İran Şahına birkaç kere müracaat ederek, kendilerini Katolik propagandasından korumasını rica ettiler. Zamanımızda Avrupalıların yapmakta olduğu iktisadi tazyik, Hristiyanlar üzerinde de Müslümanlarda olduğu gibi aynı şekilde hissedilmektedir. 1912 yılında bir Müslüman muharririnin Müslüman birliğini ileri sürerek yazmış olduğu bir makaleye karşı bir Hristiyan gazeteci Arap matbuatında: '' Avrupalılara karşı yalnız Müslümanlar değil, belki hiçbir din ayrılığına bakmaksızın, bütün Şark kavimleri birleşmelidir...'' diye yazdı.
Sayfa 45 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Müslümanlar’ın Yunan medeniyetiyle İskenderiye’de ve Suriye şehirlerinde tanışmış olmalarına rağmen, başlıca medenî eserler, hattâ ilim sahasında da, Fırat ve Dicle sahillerinde, Küfe ve Basra'da meydana gelmiştir.
Bu âlim, Hârezm, yâni şimdiki Hıyve Cümhuriyeti’nden olup, hesap ve cebir’de pek mühim eserler bırakmıştır. Rönesans devrine kadar Avrupa’da bir otorite olarak tanılıyordu (Lûgaritme ismi, bu ismin bozulmuş bir şeklidir). O zamanlar Müslüman dünyasının şark sınırında bulunan F erg a n a ’dan meşhur hey’etşinas Ahmed-el-Fergânî (ölümü M. 861), Türkistan’dan filozof Ebû-Nâsr-Fârâbî zuhur etti. Bunların sonuncusu Türk olup, Bağdad’da tahsil görmüş ve 950’de Şam’da vefat etmiştir
Çünki Yakın Asya ’nın hemen bin yıl kadar süren medenî üstünlüğü, bu devirde sona ermiş ve bu üstünlük artık Garbi Avrupalılar’a geçmiştir. Yukarda zikredilen vak’alar göstermektedir ki, bunu, bin yıllık medeniyetin ihtiyarlamasıyla izah etmek aslâ mümkün değildir. Araplar ile İranlılar ellerinden geleni tamamiyle yaptılar. Türkler’in hiçbir şey yaratmadıklarını düşünmek ise, aslâ doğru değildir.
XV .— XVI. asırlar, İslâm dünyasının Türk hâkimiyeti altında, bilhassa siyâsî bakımdan, yüksek ve kuvvetli bir devridir. Husûsiyle, Türk milletinin tarihte yarattığı en büyük ve en devamlı eser olan Osmanlı İmparatorluğu, Şark’ta Safevîler’le uğraştığı hâlde, Garp’ta büyük zaferler kazanmakta ve bütün Avrupa devletlerini titretmekte idi.
Reklam
Hilâfet, devlet işlerinde İran an’anelerine tâbi olduysa da, maddî medeniyet sahasında, bilhassa Bizans’tan çok şey aldı.
İstanbul’daki Türk mimarî mektebi, Bizans'ın sâdece bir devamından ibâret değildir. X V. asırda Bizans te’siri asla görünmez. XVI. asırda görünen bu te’sirden Türk mimarları sür’atle kurtuluyor; yeni şekiller ve yeni telakkkiler meydana çıkıyor. Muhtelif köklerden gelen muhtelif unsurlardan teşekkül etmekle beraber, İslâm san’atı tarihinde husûsî bir Türk san’a ti vücut buluyor. Bu devir âbideleri, bilhassa, umûmî hey’etleri ve muhteşem te’sirleriyle temayüz ediyor.
Türkler’in tarihini bilmeden İslam tarihini anlamak mümkün olamayacağı nasıl tabii ise, İslam tarihi çerçevesi içine sokmadan Ortazaman Türk Tarihi’ni anlamak mümkün olamayacağı da o kadar tabiidir
Sayfa 1 - Giriş
Farabi "eğer hakim olmak için lazım gelen vasıflar, bir adam da varsa, hakimiyet ona teslim edilmelidir. Eğer böyle bir kişi bulunmazsa bir kaç kişilik bir heyet teşkil edilmelidir. Çünkü ayrı ayrı hiçbirinde bulunmayan o vasıflar o heyette tecelli eder".
Lâkin, toplamış olduğu coğrafya malûmatının genişlik ve sağlamlığı bakımından İslâm coğrafyası, Yunan’ınkine göre, kat kat üstündür.
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.