İslâm Mezhepleri Tarihi kitaplarını, İslâm Mezhepleri Tarihi sözleri ve alıntılarını, İslâm Mezhepleri Tarihi yazarlarını, İslâm Mezhepleri Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İlahiyat mezunu biri olarak zaten mezhepler tarihi dersi almıştım. Bu kitabı ise hem ders tekrarı hem de konuları tekrar gözden geçirmek için okudum. Ayrıca bu kitap birçok ilahiyat fakültesinde ders kitabı olarak da kullanılıyor. Anlatımı gayet güzel, sade ve anlaşılır. Kitabın açıklamasında şöyle yazıyor;
"Kitap, müslümanlar arasında siyasi ve itikadi gayelerle ortaya çıkan zümreleșme faaliyetlerinin tarihi ve dini, siyasi ve sosyal temellerini ortaya koymak, dinin temel metinlerini nasıl anladıklarını ve bunları pratiğe nasıl döktüklerini tasviri bir tarzda açıklıyor. Müslüman toplumların mezhebi yapılarına dair sağlıklı ve güvenilir bilgiler edinmek, mezhep mensuplarının birbirlerini daha iyi tanımalarına, farklılıkları bir zenginlik olarak kabul etmelerine, ihtilaf noktalarından ziyade ortak değerler üzerinde birleșmelerine ve böylece potansiyel çatışmaların önünü almalarına yardımcı olacaktır."
Kısaca; ilahiyat fakülteleri için hazırlanmış olsada, mezhepleri çok detaylandırmadan, ana hatlarıyla anlatan, mezheplerin nasıl ortaya çıktığını merak edenlerin okuyabileceği bir eser.
İslam mezheplerini merak eden ve bu konuda en azından başlangıç seviyesinde bilgiler arayanlar için güzel bir çalışma olmuş. Genel olarak tarafsız bir biçimde İslam mezhepleri hakkında hatrı sayılır bilgiler verilmiş. 392 sayfalık bu eserin meraklıları için iyi bir başlangıç olacağı kanaatindeyim.
Vehhâbîler insanların bir şeyhe bağlanmadan hakikate ulaşamayacakları iddiası sebebi ile tasavvufu da büyük eleştirilere tâbi tutmuştur. Onlara göre tarikat, başkalarını istismar etmek için bir vasıta ve mürşidin kendine çıkar sağlamak için girdiği bir yoldur. Bazı tarikatlarda uygulanan ateşe girme, şiş saplama gibi ritüeller şirktir. Tasavvufun İslam dışı kabul edilmesinin başlıca nedeni tasavvufun gereklerinden olan birçok ritüelin Vehhabîlik tarafından şiddetle reddedilmesidir. Üçlere, Yedilere, Kırklara inanmak, velîlerin ve zâ- hid kimselerin manevî güçlere sahip olduklarına inanmak, Delâilü'l-Hayrât okumak, rabıta yapmak gibi hususlar Vehhâbîler açısından kabul edilemez davranışlardır. Bu sebeple Vehhâbîler siyasî iktidarı ellerinde bulundurdukları dönemlerde ülkelerindeki bütün tarikat şeyhlerini ve tasavvuf erbabını uzaklaştırmışlardır.
Yezidî olmak için Yezidî olarak doğmak gerekir. Kendi içinde değişmez bir kast sistemine sahip olan Yezîdîlikte, kurallara uymayan mensuplar da ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır. Bir Yezîdî için en korkunç ceza, mensup olduğu toplumdan atılmaktır zira ruhunun kaderi de bu akıbete bağlıdır. Bu şekilde haram kabul edilen Yezîdî bütün haklarını kaybetmiş sayılır, hatta karısı ve çocukları da onu reddederler.
Yezidîlerin cenaze törenleri bir şölen havasında geçer. Ölü, yüksek sesle salavat getirilerek ahret kardeşinin huzurunda Yezidi şeyhi veya fakir tarafından yıkanır. Naaş, kolları çapraz vaziyette ve baş kısmı doğuya, yani güneşin doğduğu tarafa gelecek şekilde defnedilir. Defin sırasında davul ve zurna çalınır.
Yezidiler, geleneksel olarak kendi dinlerinden olmayanlarla evlenilmesine onay vermezler. Evlilik, şeyh veya pir tarafından bir ekmeğin ikiye bölünüp yarısının geline, diğer yarısının da damada verilmesi ile yerine getirilmiş olur.
Bazı Yezîdîler sünnet âdetini, daha önce belirledikleri komşu veya dost bir Müslüman kirvenin gözetiminde yerine getirirler. Kirvelik yapanların Yezîdîler arasında çok önemli bir yeri vardır. Kirve, kardeşten ileri sayılır. Kirve çocukları birbiriyle evlenmez. Bundan dolayı da Yezidîler kirvelerini genelde Sünniler arasından seçerler. Bu seçimin en önemli nedeni, zaten dar bir toplum olan Yezîdîlerin bir de birbirleriyle kirve olmasıyla birbirlerinden kız alıp vermenin yasaklanması üzerine nüfuslarının iyice azalacağı düşüncesidir. Ayrıca çocuğunu Müslüman bir adamın kucağında sünnet ettiren Yezîdî ile Müslüman arasında ömür boyu sürecek olan bir kan kardeşliği ilişkisi kurulur.
Yezidilerin yaratılış akidesinde yer alan inançlarından birinin de kendilerinin doğrudan Adem'in neslinden, diğer insanların ise Ådem-Havva neslinden geldiğidir. Bu inanca bağlı olarak tenasühü kabul eden Yezidiler, kendi aralarında dolaşan ruhların sonunda Tanrı katına, nur ålemine yükselerek kurtuluşa erdiğine, diğer insanların ise ebediyen azap ve ceza içinde yaşayacaklarına inanırlar. Nitekim Yezîdî olmayan kötü ruhlar cezasını çekmek için domuz, eşek, köpek gibi hayvanların bedenlerine girerken Yezidilere ait iyi ve temiz ruhlar semada yerlerini alacak ve gayb âleminde insanlar için hayırlı olan sırları temaşa edeceklerdir.
Selamünaleyküm. Bu konuda okuduğum ilk kitap ve gerçekten güzel bir seçim olmuş. Uzun bir giriş ve 8 bölümden oluşuyor. Sadece geçmişteki mezheplerden değil günümüzdeki mezheplerden de bahsetmiş yazar. Bu anlam güncel bir eser. Mezhepleri isimlendirme meselesi, teşekkül süreci, tarihçesi, görüşleri ve günümüzdeki durumları başlıkları altında ele almış. Bu bilgiler gayet yeterliydi. Dili de sade ve anlaşılır. Ben çok severek okudum. Tavsiye ederim.
Bu alanda yazılmış en güncel ve en objektif eserlerden birisi olabilir. Kitabı son 2-3 gündür okuyorum. Öncesinde başlarda anlattığı mezhepleşme süreçleri ve mezhebin ne olduğu konusu çok sıktı. Eğer sıkılırım diyorsanız sayfa 83'den itibaren okumanızı tavsiye ederim. Okurken kısa özetler çıkarmak da kitabı anlamak ve hatırlamanız için çok faydalı olacaktır.
Okurken bilgi verilmeyen terimler, devletler ve kişileri de kısaca DİA gibi kaynaklardan inceleyerek mezheple ilgili kafanızda daha güzel bilgilerin oluşmasını sağlayabilirsiniz.
Pek çok âyette, yeryüzünü gezip dolaşıp ibret alınması gerektiği bildirilmiş ve insanlar araştırmaya teşvik edilmiştir. Bu itibarla Allah, körü körüne inanmayı değil, bilerek, tefekkür ederek ve araştırarak inanmayı emretmektedir.
İkinci hicri asırda ağırlıklı olarak vasilik, mehdilik, nübuvvet ve uluhiyyet iddiaları etrafında ortaya çıkan Muğiriyye, Mansuriyye, Ebû Müslimiyye, Mukannaiyye gibi firkalardır. Bu asırda ortaya çıkan Şii karakterli firkalar zaman zaman Muhammed el-Bakır'ın, Cafer es-Sadik'in, Musa el-Kazım'ın ve diğer imamlanın isimlerini kullanmışlardır. Ancak, henüz fiilen İmamiyye'nin imamet zincirinde yer alan isimler etrafında ciddi bir Şii farkllaşmanın mevcut olduğunu tespit edebilmek pek mümkün görünmemektedir.
Kutlu, İslam Düşünce Ekolleri Tarihi, s. 96.