Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Siret-i İbn-i Hişam

İslam Tarihi (4 Cilt Takım)

İbn-i Hişam

En Yeni İslam Tarihi (4 Cilt Takım) Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İslam Tarihi (4 Cilt Takım) sözleri ve alıntılarını, en yeni İslam Tarihi (4 Cilt Takım) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kureyş Resûiullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i müzemmem yâni mezmûm diye isimlendirdikten sonra ona sövüyorlardı. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de şöyle diyordu: — Hayret etmiyor musunuz; Allah benden Kureyş'in eziyetini nasıl def ediyor. Onlar Müzemmem'e sövüp hicv ederler. Halbuki ben Muhammedim.
Sayfa 474 - CİLT I.
El-Ahnes'in. Ebû Cehl’e, dinlediğinin mânasını sormak üzere gitmesi
Sonra onun yanından çıktı ve Ebû Cehlin yanına geldi evine ya­nına girdi ve şöyle dedi: — Ey Ebül-Hakem, Muhammed’den dinlediğin şeyler hakkında senin görüşün nedir? O da dedi ki: Ne dinledim ki! Biz ve Benû Abd-i Menâf şeref için münâzaa ettik Onlar doyurdular biz de doyurduk. Onlar yüklediler biz de yükledik. Onlar verdiler biz de verdik. Tâ diz dize geldik, iki yarış atı gibi olduk. Neticede: — Bizden bir nebi vardır ki ona gökten vahyi gelir, diye üstün­lük tasladılar. Biz bunun gibisine ne zaman kavuşuruz! Vallâhi ona aslâ ne iman ederiz ne de onu tasdik ederiz. Bunun üzerine El-Ahnes onun yanından kalktı ve onuterketti.
Reklam
Ebu Talib'in Şiiri
Bir gün Kureyş bir intihar için toplandığı zaman Abd-i Menâf onların gövdesi ve kalbidir. Her ne kadar Kureyş’in eşrafı Abd-i Menafin içinde iseler de Kureyş’in eşrafı ve onun eskileri Hâşim’dedir. Eğer Kureyş bir gün iftihar ederse o Kureyş’in özü ve onun kerimi Muhammed Mustafa’dır. Kureyş üzerimize birbirini çağırdılar, zayıfı tavlısı. Fakat zafer bulamadılar ve akılları zail olup gitti. Biz eskiyiz bir zâlimlik tanımayız yüz astıkları zaman biz onları dü­zeltiriz. Her gün onları istemeyerek koruyoruz ve isteyen kimseleri yuvalarında vururuz. Bizimle kurumuş ağaç cana gelir neşat bulur. Ancak bizim gölgelerimizle onların dipleri rutubetlenir ve büyür.
Hacer-ül esved'in taşınması
Kureyş’in Haceri yerine koyacak kimse hakkında ihtilâfı ve bu hususta parmaklarının kana batırılması İbn-i İshâk dedi ki: Sonra Kureyş’ten kabileler Kabe’yi inşâ için taşlan topladılar. Her kabile tek başına topluyordu. Sonra orayı inşa ettiler nihâyet binânm yapımı Rükn mevziine vardı ve onun hakkında birbiriyle çekiştiler. Her kabile
Ibni Ishak dedi ki: Bana haber rivayet edenlerden birisi haber verdi ki: Kureyş'den Kabe'yi yeniden yapmak üzere yıkmakta olan kim­selerden bir adam Kabe’den iki taş arasına taşın birini oradan sök­mek için demir küsküyü soktu. Taş hareket ettiği zaman Mekke’nin hepsi titremeğe başladı. Bunun üzerine bu temelden geri durdular. İbn-i Ishâk dedi ki: Kureyş, Rükünde, Süryânca yazılmış bir yazı buldular. Onun ne olduğunu bilmediler. Nihayet onu onlara yahudilerden bir adam oku­du. Bir de bakıldı ki o şöyledir: Ben Allahım, Mekke'nin Sahibiyim. Orasını, gökleri ve yeri yarattığım ve güneş ve ayı tasvir ettiğim zamanda yarattım ve orasını hanif olan yedi melek ile çevirdim ki onlar oramn iki dağı zail olmadıkça zâil olmazlar. Orası, su ve süt­te oranın ehline mübarektir. İbn-i Hişâm dedi ki: Metinde geçen ehşebâha= cebelâha, yani iki dağ demektir. İbn-i İshâk dedi ki: Şu haberi aldım ki: Onlar Makam’da bir yazı buldular ki onun içinde şu yazılı idi. Mekke Allah’ın Harâm evidir. Oranın nzkı üç yoldan gelir. Oranın halkından bir kısmı orayı ilk olarak helâl gö­ren olmayacaktır.
Abbas b. Abdulmuttalip'in Zemzem’in sikayesini üzerine alması
Abdulmuttalib b. Hâşim öldüğü zaman. Zemzem ve Zemzemden sikaye işini Abbâs b. Abdulmuttalib üzerine aldı. O, o zaman kardeş­lerinin en genci, en küçükleri idi. İslâmiyet gelinceye kadar on­da kaldı. Resülullah(ص) de olduğu şekil­de ona bıraktı ve o görev bugüne kadarda Abbâs âlinde bulunmak­tadır.
Reklam
ABDULLAH B. ABDULMUTTALİB İLE EVLENMEK İSTEYEN KADIN
Kendisini Abdullah'a arzeden kadının talebini Abdullah'ın reddetmesi lbn-i lshak şöyle dedi Sonra Abdulmuttalib Abdullah’ın elini tutarak ayrıldı. İddia et­tiklerine göre Beni Esed (192) b. Abdul-Uzzâ b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Kâb b. Luayy b. Calib b. Fihr'den bir kadına rastladı. Bu kadın Veraka b. Nevfel b. Esed b. Abdul-Uzzâ’nm kız kardeşidir. Kâbe’nin yanında bulunuyordu. Bu kadın onun yüzüne baktığı zaman ona dedi k i: — Ey Abdullah nereye gidiyorsun? O da dedi k i: — Babamla birlikte. Kadın dedi ki: — Bana şimdi yaklaşırsan senin bedelinde boğazlanan develer kadar senin için deve vereceğim. Abdullah da dedi k i: — Ben babamla beraberim ondan ne geri kalabilirim ne de on­dan ayrılabilirim. 192 Bu kadının ismi Rukiyye binti Nevfel idi.
lbn-i İshâk dedi ki: Zemzem kendisinden önce hacıların su almış olduktan kuyuların üzerine sünger çekti onlan silip götürdü. Mescid-i Haram'a ya­kınlığından ve başka sulara üstünlüğünden dolayı insanlar ona git­tiler. Çünkü o. İsmâil b. Ibrâhim (As.) kuyusudur. Beni Abd-i Menâf bütün Kureyş ve sair Araplar üzerine onunla iftihâr ediyorlardı. Müsâfir b. Ebi Amr b. Ümeyye b. Abd-i Şems b. Abd-i Menâf Kureyş'e karşı yürüttükleri sikaye ve rifâde görevleri ile ve Zemzem kuyusu ile iftihar ederek aşağıdaki şiiri söyledi: Beni Abd-i Menâf bir tek ailedirler. Birinin şerefi öbürünün şerefidir ve birinin yaptığı fazilet diğerlerin de faziletidir.
Zemzem Rivayeti 2 (ençok bilinen rivayet)
Abdulmuttalib oğlu Haris ile yürüdüler. O zaman ondan baş­ka çocuğu yoktu. Karıncanın köyünü buldu ve o köyün ya­nında iki putun İsâf ile Nâile'nin arasında karganın didikler oldu­ğunu buldu. Kureyş kurbanlık hayvanlarını bu iki putun yanında boğazlıyorlardı. Kazmayı getirdi ve emr olunduğu yerde kazmağa başladı. Kureyş onun çalıştığını gördükleri
İbn-i Hişâm dedi ki: Bu kelâm ve bundan önceki kelâm Ali (R.anh)’nin Zemzem kuyusunun kazılması hakkındaki hadisinden haberinden -Asla suyu bitmez ve suyu azalmaz.* sözünden «Karıncanın köyünün yanında* sözüne kadar bize göre seci’dir, şiir değildir.
Reklam
Ibni Ishak'a Göre Zemzemin Bulunuşu
............ Allaha and olsun ki bizim kendimizi ellerimizle böylece ölüme atmamız yerde yürüyüp nefsimiz için bir şey aramamamız elbetteki bir acizdir. Umulur ki Allah beldelerden birinde bizi bir su ile nzıklandırsın, o halde yüklerinizi yükleyiniz ve bineklerinize bininiz.Onlar da bindiler bu işi bitirdikleri zaman onlarla beraber bulunan Kureyşli kabileler onların ne yapacaklarına bakıyorlardı. Abdulmut­talib bineğine geldi ve ona bindi. Yerinden kalkıp süratlandığı za­man bineğinin tırnağının altından tatlı bir su fışkırdı. Bunun üzeri­ ne Abdulmuttalib tekbir getirdi arkadaşları da tekbir getirdi. Son­ra indi ve içti, ashabı da içtiler. Ve kablannı su doldurdular.
O Selmâ Hâşim için Abdulmuttalib'i doğurdu. İsmini Şeybe koydu. Hâşim onu, bülûğa yakın bir çağa gelinceye kadar anasının yanında bıraktı. Sonra onun amcası Muttalib ona gitti ki onu alada onu memleketine ve kavmine getirsin. Bunun üzerine Selmâ ona dedi ki: — Onu seninle birlikte gönderecek değilim. Muttalib de Selmâ’ya dedi ki: — Ben onu götürünceye kadar ayrılacak değilim. Çünkü kar­deşimin oğlu baliğ olmuştur ve o burda garibdir. Biz ise kavmimiz içinde şerefli bir aileye sahibiz. Onların işlerinden birçoğunu üstle­niriz. Onun kavmi, beldesi ve aşireti onun için başkalarında kalmak­tan hayırlıdır veya buna benzer bir şeyler söyledi. Şeybe amcası Muttalib’e dedi ki: — Anamdan ayrılacak değilim. Ancak bana izin verirse ne alâ. Bunun üzerine anası ona izin verdi ve onu amcasına teslim et­ti. O da onu aldı götürdü ve onunla birlikte devesinin üzerinde ter­kisinde olarak Mekke'ye girdi. Kureyş de ona dedi ki: O, AbdulMuttalib’dir = Muttalib’in kölesidir, onu satın almıştır. Böylelikle Şeybe Abdulmuttalib ismiyle isimlendi. Buna cevâben Muttalib de dedi ki: Yazık size! O ancak benim kardeşim Hâşim’in oğludur. Onu Medine'den getirdim.
Âişe, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’e dedi ki: Şüphesiz İbn-i Cüd’ân taam yedirirdi ve zayıfı misafir ederdi. Acaba bu ona kıyamet gününde menfaat verir mi? Buyurdu ki : «Hayır. Çünkü o bir gün «Ey benim Rabbim din gününde hatamı affet» demedi.»
Nedve: Meşveret ve görüş bildirmek için toplanmaktır. Kusayy’ın bunun için edindiği eve Dârün-Nedve denirdi. Bu ev Benî Abdiddar’dan son­ra Hakim b. Hizâm b. Huveylid b. Esed b. Abdul-Uzzâ b. Kusayy’a geçti. O da onu İslâm döneminde yüzbin dirhem ile sattı. Bu, Muâviye’nin zamanın­da idi. Bunun üzerine Muâviye bu konuda onu kınadı: Senin babalarının iz­zet ve şereflerini mi sattın? dedi. Hakim de ona şöyle dedi: İzzet ve şerefler gitti ancak takva kaldı. Allaha and olsun ki onu câhiliyyede bir tuluk şarab ile satın almıştım. Şimdi ise onu yüzbin dirheme sattım. Sizi şâhid tutuyo­rum ki, bu yüz dirhemi Allah yolunda veriyorum. Şimdi aldanan kimdir?
İbn-i İshâk şöyle dedi: Sonra Kusayy b. Kilâb, Huleyl b Hubşiyye'de kızı Hubbâ ile ev­ lenmek üzere dünürcü oldu. Hüleyl de onu beğendi ve kızını onun­ la evlendirdi. Ondan Abduddâr, Abd-i Menâf, Abdul-Uzza ve Abd doğ­du. Kusayy’ın çocukları yayıldıkları, malı çok olduğu ve şerefi bü­yüdüğü zaman Hüleyl öldü. Not: Abd-i Menaf onun oglu Haşim'in oğlu Abdulmuttalip onun oğlu Abdullah ve Resullah(sav)
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.