Jack adındaki bu yapıt her gün gördüğümüz 'Başarısızları' anlatan nadir güzel kitaplardandır.
Zavallı Jack.. Ufacık, sarışın, melek gibi bir çocuk. Geldiği nokta ise fabrikada asit soluya soluya üçüncü dereceden verem olmuş zavallı bir adam. 10 yaşındaki masum çocuk bu hale nasıl mı geldi? Ah, tabiki de bu başarısızlar yüzünden. Bu tarz insanlar herşeyi bildiğini iddia edip, en yüce fikrin kendisine ait olduğu sanıp, bu fikirlerini insanlara kabul ettirme çabası içinde olurlar. Hayatta gerçekleştirebildikleri hiçbir somutsal mücadeleleri yoktur. Yine de herşeyi yönetmekten geri kalmazlar. D'Argenton da bunlardan birisi. Annesinin yeni dostu. Öyle şahsiyetsiz bir adam ki satırlarda gördüğünüz an yumruklayasınız geliyor. D'Argenton bir şair ve ruhani bir savaş verdiği iddia ediyor. Jack'e sürekli hayat bir roman değildir gibi aptal saptal cümleler kuruyor. Jack'in 10 yaşından itibaren sefaletin, çilenin, ruhani çöküntünün içine iten adam. Ufacık çocuk demir mi dövmüyor, ateşcilik mi yapmıyor, ne ararsanız var ve bu olay zinciri onun veremine kadar yol açıyor.
Ah, işportacı Belisaire. Şapkalar, şapkalar, şapkalar diye mahallelerde şapka satan adam. Koca yürekli, masum ve büyük adam. Günlük 3 frank da kazansa kocaman yüreģi vardı. Jack son kez dönüp baktığında onun yanında duran sapasağlam Belisaire'yi görüyordu. Alphonse Daudet zenginlik içerisindeki insanları ne kadar gaddar, bencil yansıttıysa ve onlara başarısız damgası vurduysa da işportacımız bunun tam zıttı bir karakterdi. Daudet adına güzel bir yapıttı.