Bilge Karasu’nun 1990 yılında yayınladığı ikinci ve son romanı.
Üç bölüme ayrılmıştır bu kitap. Her bölüm kendi içinde farklı temaları işlemiştir. Birinci bölümde düş ve gerçeğin arasındaki ince çizgi yakalanmaya çalışılırken ikinci bölümde günce tutmanın ve hatırlamanın öneminden bahsedilir. Üçüncü bölüm ise ölüm ve mutluluk üzerinedir. Fakat geçişi o kadar yumuşak yapmıştır ki Karasu, bunu fark edebilmek için en az üç defa okumuş olmak gerekir Kılavuz’u.
Birinci tekil şahısla anlatılmıştır roman ve bir süre sonra kendinizi hikayenin öyle içine sürüklenmiş hissedersiniz ki Uğur olmuşsunuzdur artık. İhsan omzunuza dokunana kadar kafanızı bile kaldıramazsınız.
belli bir sonucu yoktur hikayenin, yazar çok üstü kapalı bir mesaj vermiştir okuyucuya: Hayat tek oyunculu tek bir oyun mudur? Yoksa bir sürü oyun ve oyuncunun da içinde bulunduğu farklı farklı oyunlar mıdır?
"...İşin tümü bir oyun belki, ama bu oyundaki taşlardan biri, yalnız biri, ben, neyi oynadığımı bilmiyorum. oyundaki yerimi bilmek şöyle dursun, birilerinin beni oynatıp oynatmadığını da kestiremiyorum."
Keyifli okumalar.